Kısa bir süre önce Scarface’in yeniden çevriminin yapılacağı duyuruldu. Yönetmen koltuğunda Luca Guadagnino oturacağı filmin senaryosunu Joel ve Ethan Coen kardeşler yazacak. Filmin oyuncu kadrosunda ise henüz kimlerin yer alacağı belli değil. Yeniden çevrimin yapılacağı duyurulduğundan beri Scarface ismi çeşitli internet siteleri ve televizyonlarda yer aldı.

Dr. Meliha Elif Demoğlu’nun değerli katkıları ile yazdığım yüksek lisans tezimde yeniden çevrim konusunu incelemiştim. Dahası görsel analiz yaptığım son bölümde 1932 ve 1983 yapımı Scarface filmlerini sinematografik açıdan karşılaştırmıştım. Bu nedenle Scarface filminin yeniden çevrilecek olması benim açımdan daha da ilgi çekici hale geldi.

Özellikle 2000’den sonra yeniden çevrim filmlerinin sayısında önemli bir artış yaşandığı görülüyor. Insomnia, Ocean’s Eleven, The Departed, Murder on the Orient Express, King Kong, Oldboy, Godzilla son 20 yılda yapılmış ilk akla gelen yeniden çevrimler. Peki yeniden çevrim nedir? Neden var olan bir filmin yeniden çevrimine ihtiyaç duyulur? Yeniden çevrimin orijinal film ile bağlantısı nedir?

Yeniden Çevrim

Yeniden çevrim bir uyarlama biçimidir. Roman, hikâye, oyun, tiyatro gibi eserlerin sinemaya uyarlanmalarından farklı olarak yeniden çevrimler, sinemanın kendi kaynaklarını kullanarak bir filmi yeniden üretmesidir. Yeniden çevrim, kendisinden önce çekilen bir filmi kaynak alan, ele aldığı kaynağı değiştirmeden ya da dönemin ekonomik, sosyal, siyasi ve teknolojik gelişmelerine uygun olarak önemli değişiklikler yapılan tekrar filmleridir. Devam filmleri ve filmlerin televizyon dizilerine uyarlanması yeniden çevrim olarak kabul edilmezler.

Yeniden çevrim tüm sanatlar arasında sadece sinemaya özgü bir kavramdır. İngilizcede “remake” olarak kullanılan bu kavram yeniden yapmak anlamına gelir. Daha önce var olan bir filmin yeniden üretilerek başka bir eser ortaya çıkarılmasını tanımlar. Burada sinemayı diğer sanatlardan ayıran bu özelliğidir. Örneğin Yıldızlı Gece ya da Çığlık gibi resimlerin yeniden çizilmesi orijinalin kopyasıdır ki burada iki farklı eserden söz edilemez. Oysa sinemada yeniden çevrim yapıldığı zaman ortaya iki farklı eser çıkmaktadır. Dahası bu iki eser artık birbiri ile rekabet halindedir.

Yeniden çevrimler için yapılan tartışmalardan en önemlilerinden biri ele alınan kaynaktır. Sinemanın ilk yıllarından beri edebiyat ve diğer sanat dallarında ortaya koyulan eserler sinemaya uyarlanmıştır. Özgün bir senaryoya dayanmayan bu uyarlama filmler yeniden çevrildiği zaman kaynak olarak kendisinden önce çekilen filmi değil de orijinal eseri gösterebilir. Bu durumda filmin yeniden çevrim mi yoksa uyarlama bir film mi olduğu sorgulanır. Kimi akademisyenler bu filmlerin yeninden çevrim olmadığını savunurlar ve bu filmlerin uyarlama olduğunu söylerler. Ancak Thomas “Leitch Twice-Told Tales: Disavowal and the Rhetoric of the Remake” yazısında bu filmlerin birbiriyle ve orijinal eserle kurduğu ilişkiye dikkat çeker. Leitch, bu durumu bir üçgene benzetirken kaynak alınan eserden ziyade filmlerin birbiriyle rekabet ettiğini, yeniden çevrim olan filmin orijinal filmin yerine geçmeye çalıştığını ve onun yasal olarak ekonomik yaşayabilirliğini tehdit ettiğini ifade eder. İki film arasında yaşanan rekabet nedeniyle bu filmlerin de yeniden çevrim olarak kabul edilmesi gerekir. Yeniden çevrimleri diğer filmlerden ayıran da birbirleriyle girdikleri rekabettir. Filmler birbirlerini destekleyeceği gibi birbirlerinin varlıklarını tehdit de edebilirler.

Yeniden çevrim filmler incelendiğinde bu sürecin üç şekilde sonlandığı görülmektedir. İlk olarak yeniden çevrilen film orijinalinden daha iyi bir film ortaya koyabilir. Örneğin The Maltese Falcon’un başarısız iki filmi çekildi. Nihayetinde üçüncü defa çekilen The Maltese Falcon diğer iki filmden ayrılarak klasikler arasına giren bir film oldu. İkinci olarak yeniden çevrim orijinalinden daha kötü bir film yapabilir. Bunun Oldboy, Psycho gibi çok fazla örneği var. Bu nedenle yeniden çevrim yönetmen, senarist ve oyuncular için riskli bir alan. Son olarak ise yeniden çevrim, orijinaliyle eşdeğerde bir film ortaya koyabilir. Scarface filmlerinin ikisinin birden Hollywood klasikleri arasına girmesi gibi.

Bir filmin yeniden çevrilmesinin çeşitli nedenleri olabilir. İyi bir senaryonun potansiyelini yansıtamayan kötü bir film, klasik bir filmin oluşturacağı potansiyel kitle, yönetmenin daha önce çektiği bir filmi daha iyi olanaklarla yeniden çekmek istemesi, değişen sosyolojik ve kültürel ortam, yeni teknolojilerin gelişmesi, oyuncu faktörü, başka ulusal sinemalarda başarı kazanmış bir filmin ulusal sinemada “yerli ve milli” hale getirerek tekrardan dolaşıma sokulması gibi nedenlerden dolayı yeniden çevrim filmler yapılır. Özellikle yeniden çevrimlerin kârlı bir alan olması yapımcıları cezp etmektedir. Özellikle film üretimin arttığı ve konu sıkıntısı çekildiği dönemlerde yeniden çevrimler yapımcılar için önemli bir kaynak oluşturmaktadır.

Scarface Filmleri

Scarface filmi, Armitage Trail’in ilk olarak 1930’da yayınlanan aynı isimli kitabının bir uyarlamasıdır. Trail’in romanı yazarken Al Capone’dan ilham aldığı düşünülmektedir. Bu savı destekleyen önemli olgulardan biri kitaba ve filme ismini veren “scarface”in Al Capone’nun lakaplarından bir tanesi olmasıdır. Bir gece Al Capone’nun karıştığı bar kavgasında bir kadın onun yüzüne kalıcı olan bir yara açmıştır. Bu nedenle Al Capone’ye scarface yani yaralı yüz lakabı verilmiştir.

Scarface filmi gangster filmlerinin atası olarak gösterilen üç filmden bir tanesidir. Gangsterlerin hayatını ele alan ve suç filmlerinin gelişimi açısından oldukça önemli bir filmdir. Filmde kullanılan şiddet sahneleri gösterime girdiği dönemde hem seyircinin hem de sansür kurulunun dikkatini çekmiştir. Öyle ki Scarface, Little Ceaser ve The Public Enemy filmlerinden sonra bu tarzda şiddet filmlerinin gösterimi engellenmiştir.

Howard Hawks’ın yönetmenliğini yaptığı Scarface çekildiği döneminin koşulları etrafında şekillendirilmiş bir öyküye sahiptir. Büyük Buhran’ın getirdiği ekonomik sorunlar, içki yasağı ile birlikte güçlenen gangsterler ve çete savaşları filmin konusunu oluşturur. Filmde klasik gangster öykü düzeni kullanılır: Gangsterin yükselişi ve ölüşü. Başkahraman Tony Camonte tıpkı Al Capone gibi göçmen bir aileden gelmektedir. Önce fedai olarak girdiği çetede yaptığı işlerle, acımasızlığı ve cesaretiyle giderek yükselir ve nihayetinde gücü ele geçirir. Bir süre sonra yaşadığı güç zehirlenmesi onun polisler tarafından öldürülmesine sebep olur. Bu filmde önemli olan, konunun içki yasağı ve yasağın sebep olduğu suçları ele almasıdır. Film çekildiği dönem itibarı ile kendi döneminin güncel konularına değinmiştir.

Scarface filminin sonu için iki versiyonun bulunduğu belirtmek gerekir. Birincisi Tony’nin kaçmaya çalışıp vurulduğu versiyondur. Diğer versiyonunda ise Tony kaçmaya çalışmaz. Mahkemede sorgulanır ve idam edilir. İMDB’de belirtildiğine göre sansürden dolayı böyle bir alternatif son hazırlanmıştır. 1932’de sadece bazı eyaletlerde ikinci versiyonun gösterimi yapılmıştır. Ancak çoğunlukla Tony’nin kaçmaya çalışıp, öldürüldüğü versiyon kullanılmaktadır.

1983 yılında Scarface’in yeniden çevrimi yapılmıştır. Bu sefer yönetmen koltuğunda Brian De Palma vardır. Başrolde ise Al Pacino gibi dev bir isim yer almıştır. Şunu belirtmek gerekir ki yeniden çevrimlerde sıkça kullanılan stratejilerden biri de yıldız oyunculardır. Böylece film daha da ilgi çekici hale getirilir.

Al Pacino bir röportajında filmin nasıl ortaya çıktığını anlatmıştır. Al Pacino, California’da bir film yaparken küçük bir sinema salonunda Scarface filmini izler. Filmden çok etkilen Al Pacino, filmin yeniden çevriminin ilginç olabileceğini düşünür. Martin Bregman’ı arar. Bregman da bu konu hakkında çok heyecanlanır. İlk önce 30’lu yılları yeniden çekme fikrine kapıldığını belirten oyuncu, birkaç yazar ile görüştükten sonra bu fikrinden vazgeçer. Filmin yeni bir kopyasında oynamak istemez. Daha sonra yönetmen koltuğunda düşünülen Sidney Lumet, filmi Miami’nin o günkü şartlarına göre uyarlama fikrini öne sürer. Bunun üzerine Martin Bregman ve Oliver Stone bir araya gelerek filmin senaryosunu oluşturur. Senaryo yazıldıktan sonra yönetmenliğe Sidney Lumet’in yerine Brian De Palma getirilir. Al Pacino bu konu hakkında bir bilgisinin olmadığını belirtir.

Lumet’in önerisi dâhiceydi. Birçok yeniden çevrim orijinale oldukça sadık kaldığı için hayal kırıklığı yaratmıştı. Oysa başarılı yeniden çevrimlere bakıldığında farklı bir dokunuş, farklı bir yorum getirdikleri görülür. Zaten yeniden çevrimden de beklenen genellikle bu olur. Bregman ve Stone öykünün iskeletine sadık kalır. Buna göre gangsterin yükselişi ve çöküşü ele alınacaktır ki hemen hemen her gangster filmi bu formülü uygular. Ancak Tony Camonte artık Tony Montana olur ve Küba göçmendir. O dönemde Küba’dan gelen mülteciler ABD’de belirli suç olaylarına karışmışlardır. Dahası Amerikan muhafazakar kesiminin uzun yıllardır süre gelen Soğuk Savaş ve komünist nefreti filmde akıllıca kullanılır. Tony Montana Fidel Castro ve komünizmden nefret eden bir Kübalı olarak dikkat çeker. Kendisini siyasi bir suçlu olarak tanımlar. Yine filmin McCarthycilik izleri taşıdığını söylemek doğru olur.

Bregman ve Stone içki yasağı ve Al Capone nostaljisine kapılmayıp suç dünyasının temelini uyuşturucudan yana kurarlar. Uyuşturucu o dönemin tabiri yerindeyse en gözde suçlarından biridir. Suç dünyasının üyeleri ve uyuşturucu satıcıları Latin kökenlilerdir ki bu ABD’nin göçmen karşıtlığına uygun düşer.

Yeniden çevrimi orijinalinden ayıran bir diğer husus ise filmde kullanılan şiddet, uyuşturucu, küfür ve cinsellik sahneleridir. Yıllar içerisinde Hollywood sineması artık daha cüretkar hale gelmiştir. 1932 yılında çekilen Scarface zamanında oldukça şiddetli bulunmuştur. Oysa 1983 yapımı orijinal yapımıyla karşılaştırıldığında ilk film oldukça masumane kalmaktadır.

Öte yandan yönetmen koltuğunda oturan De Palma’nın filmde kullandığı mizansen özellikler dikkat çekicidir. Kamera, kurgu, ses kullanımı, dekor ve özellikle kostüm kullanımları orijinal filmden oldukça farklıdır. İki film incelendiğinde sinemanın sadece 50 yıllık bir sürede ne kadar büyük bir evrim geçirdiği anlaşılmasında yeniden çevrimler oldukça önemlidir.

Sonuç

Yeniden çevrileceği duyurulan Scarface’in önünde oldukça zor bir süreç var. Yeniden çevrim belirli bir ticari gelir garantisi sağlasa bile filmdeki yönetmen, oyuncu ve senaristler için oldukça riskli bir alan. Yeniden çevrimden iyi bir film çıkarmak kolay değildir. Konu Scarface olunca daha da zor olacak gibi. Çünkü Scarface hem orijinali hem de yeniden çevrimi klasik olmuş bir film ki bu çok nadir rastlanan bir durumdur. Yani film daha çekilmeden önünde çok büyük iki rakibi var. Dolayısıyla iki filmin üstüne çıkamazsa onların altında ezilip gidecektir. Bu nedenle ilk iki filmde de görüldüğü gibi yeni filmin yapımcıları dönemin koşullarını uyum sağlamalı, olayları iyi yansıtmalı ve orijinal metinin özüne zarar vermeden kendi yorumlarını katmalılar. Aksi takdirde birçok yeniden çevrim gibi ucuz bir kopyadan ileri gidemezler. Luca Guadagnino ve Coen kardeşlerin nasıl bir iş çıkaracaklarını hep birlikte göreceğiz.