Ana Sayfa Kritik Ahmet Güneştekin Vakası: Ölümü Rengarenk Görmek

Ahmet Güneştekin Vakası: Ölümü Rengarenk Görmek

Ahmet Güneştekin Vakası: Ölümü Rengarenk Görmek

Diyarbakır 1990 sonrası yükselişe geçen güncel-çağdaş (contemporary) sanatın İstanbul’dan sonraki en önemli merkeziydi. Hatta başta Diyarbakır olmak üzere bölge sanatçılarından bazıları İstanbul’daki ana akım galerilerin de parlayan yıldızlarına dönüştüler sonra. Bunun en önemli nedenlerinden biri yükselen Kürt hareketinin de ivmesiyle pekişen ve kendini kimlik, modernite ve resmi ideoloji eleştirisi üzerinden kuran ve 90’ların yıldız küratörü Vasıf Kortun’un sergilerinde bulan ana akım çağdaş sanat diliydi. Halil Altındere, Şener Özmen ve Ahmet Öğüt gibi sanatçılar baskın çağdaş sanat stratejileriyle kısa sürede uluslararası tanınırlık elde ederek bienallerin, rezidans ve fonların da aranan sanatçılarına dönüştüler. Oysa şimdi Diyarbakır Ahmet Güneştekin’in açtığı “Hafıza Odası” sergisi dolayısıyla bir kere daha çağdaş sanat gündeminin odağına oturmaya çalışıyor.

Oturtulmaya çalışılıyor dedim; çünkü Güneştekin (tipik stratejisi) Ertuğrul Özkök, Güneri Civaoğlu gibi medya yüzlerini ya da sosyetenin vitrin isimlerini kullanmasını çok iyi biliyor. Bunlara son zamanda muhalif geçinen medyadan İsmail Saymaz ve İsmail Küçükkaya’yı da eklemiş görünüyor. Büyük bir ihtimalle yaşasaydı, uzun yıllar manevi babası olarak lanse ettiği Yaşar Kemal de orada olurdu. İnstagram stortylerinden izlediğimiz kadarıyla Güneştekin ve sergiyi organize eden, iş cinayetleriyle adı anılan Torun Center’dan büyük bir sergileme mekanı kopartarak tepki çeken Pilevneli Galeri, koleksiyonerlerden magazin yüzlerine birçok insanla, Ekrem İmamoğlu dahil Diyarbakır’a çıkartma yapmış görünüyor. Bu da Güneştekin ve sergiyi organize eden Murat Pilevneli’nin netwörklerinin gücünü gösteriyor. CHP’li belediyeler ana akım sanatı kendince garanti görmeye devam ediyorlar sanırım. Serginin Diyarbakır ayağı ise yine aynı galeri sanatçısı Şener Özmen’e düşmüş gördüğümüz kadarıyla.

Ahmet Güneştekin geçen yıllarda Contemporary İstanbul’daki Ölümsüzlük Odası” adlı çirkin kurukafalı işi ve Diyarbakır’da Sur’daki yıkım enkazını şık fuar mekanına taşımasıyla da bolca eleştirilmişti.(*) Tahmin ettiği gibi bu yeni sergisi de bol bol eleştirilecek. Özellikle tarihi Sur’daki renkli tabutlarıyla. Ya da birçok sosyal medya kullanıcısının serginin ismi “Hafıza Odası” dolayısıyla Diyarbakır’da halay çeken Ertuğrul Özkök hatırlattığı Ahmet Kaya manşeti gibi.

Ben Güneştekin ismiyle ilk 2010 yılında Contemporary İstanbul fuarında karşılaştım. O zamanlar cumhurbaşkanı Abdullah Gül dolayısıyla muhafazakar burjuvaziye çağdaş sanat satma iyimserliği de tavan yapmıştı. Gül fuarda ilk Güneştekin standını ziyaret etmişti arkasındaki koruma ordusuyla. Sonra biraz daha araştırdığımda TRT’ye belgeseller yaptığını öğrendim. Tabii o zamandan bu yana geçen yıllarda sosyete bir Güneştekin’e sahip olmak için yarıştı biliyoruz. Sanırım Güneştekin’in hat ve gelenek tınılı bol varak ve cafcaflı işlerinin 2013 Gezi öncesi AB hayaliyle köpüren Güllü iyimserlikle muhafazakar burjuvaziye hitap edebileceği umudu da vardı.

Gelelim Diyarbakır’da tarihi Keçi Burcu’nda açılan “Hafıza Odası” sergisine. Güneştekin’de egemen çağdaş sanat yordamlarını kendince kullanmaya çalışmış. Sokak tabelalarını politik bir tınıyla yerleştirmek gibi. Fakat surların üstündeki rengarenk tabutlar serginin ve tepkilerin odağı oldu haklı olarak. Çağdaş sanatın kasıtlı kiçleştirme ve trajiği bile ironik hale getiren sinik yöntemleri düşünülünce bu kadar da olmaz demek hiç zor olmadı. Rengarek bonibonlara dönüşen tabutlar trajik ve politik olanı salt bir gösteriye indirgiyorlar. Gösteri Toplum’unun mucidi Guy Debord görse dumur olurdu. Tabii sanatçı şöyle bir açıklama da yapabilirdi bol Deleuze alıntılarıyla: Renkli tabutlar öldürülen hayalleri de simgeliyor. Ama kimse yer mi bilmiyorum. Karşımızda tam anlamıyla kanlı doksanlar ve katledilen Tahir Elçi cinayeti ya da Sur gibi tarihi bir mahallenin yıkımı dururken, tabutların üzerine bonibon renkler serpiliveriyor. Ya da yıkılmış Sur’dan toplanan sandalye, kapkacak kim bilir hangi seçkin burjuvanın parıltılı duvarlarına yola çıkıyor. Sergiyi övgülere boğan Diyarbekir belleği olan Şeyhmus Diken de bunları görüyor mu acaba?

Ama biliyoruz ki Zeki Müren bizi görüyor.

(*) https://www.ekdergi.com/gunestekin-bir-vanitas-vakasi/

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl