Ana Sayfa Litera Aşk güneştir, ölümse gölge

Aşk güneştir, ölümse gölge

Aşk güneştir, ölümse gölge

Dilek Görmez imzalı “Aşka Özür Diletmem” isimli kitap, bu yıl 95. yaşını kutlayan İnkılâp Yayınları tarafından yayımlandı. Günümüzün başarılı yazarlarından 1976 doğumlu Dilek Görmez’in imzasını taşıyan eser yazarın ilk kitabı “Aşk İçin Ölmeli” ise 2019 yılında yayımlanmıştı. “Aşka Özür Diletmem” isimli kitap, yazarın ikinci kitabı.

Ünlü Rus yazar Anton Çehov’un Martı isimli eserinden “Sen benim hayatımın son sayfasısın…” alıntısıyla başlayan kitap “Unutma Beni”, “Ölüm Yok Bize” ve “Herkes Mi Keskin Bıçak?” isimli üç bölümden oluşuyor ve 200 sayfa sürüyor. Eser boyunca ustalıklı bir Türkçe kullanımı ve çarpıcı psikolojik durumlar, ustaca kurgulanmış anlatıyla okuyucuyu yormadan akıyor.

Kitabın ana teması ölüm ve aşk. Aslında bu iki tema, edebiyat ve sanatın binlerce yıldır kendine konu edindiği, ancak sürekli olarak tekrar etmekten kaçınamadığı konular. Görmez’in eserindeki özgünlük ise aşk ve ölümün birbirlerine dolanarak iç içe geçtiği ve birbirlerinden ayrıldığı durumların ustaca tarif edilmesinden oluşuyor.

Ölüm insanın en korktuğu ve bilmediği bir şey olarak karşımıza çıkıyor. Aşk ise herkesin yaşadığı, yaşamaya doymadığı ve yaşasa bile tam olarak anlamlandıramadığı bir olgu olarak beliriyor. Böylece bu iki bilinmez, birbirlerine yaslanarak insanın iç dünyası ve ruh hallerinin temel yapıtaşlarını oluşturuyor.

Kitapta anlatılan aşk öyküsü Ada ve Toprak isimli karakterler arasında geçiyor. Kitabın başında kahramanlarımız farklı kişilerle birliktedir ancak bu ilişkiler bırakalım onları mutlu etmeyi, mutsuz etmektedir.  Toprak bir iş adamıdır ve tüm hayatını para kazanmaya ve işte başarılı olmaya adamıştır. İki çocuğu vardır ve eşi Sibel’le sorunlar yaşamaktadır. Sibel çocukları da alıp yaşadıkları İstanbul’dan Antalya’ya yerleşmiş ve Toprak’a boşanmak istediğini söylemiştir. Buna karşı çıkan Toprak ise ne yapsa da durumu değiştiremezken nihayet Ada’yla karşılaşmış ve bu karşılaşma hayatının akışını değiştirmiştir.

Aslında hayat, bir karşılaşmalar mekânıdır. Yaşadığımız her şey bir karşılaşmadır ve bu karşılaşmalar ya yaşama gücümüzü artıran, yani bizi neşelendiren, ya da yaşama gücümüzü azaltan yani bizi kederlendiren karşılaşmalardır. Kitapta da tarif edildiği gibi bizi neşelendiren karşılaşmalar, mesela aşk, uçucu ve hafifken, bizi kederlendiren ve dolayısıyla yaşam gücümüzü azaltan karşılaşmalar, mesela ölüm veya bitmiş bir ilişkiyi sonlandıramamak, ağırdır ve acı çekmemize neden olur, bizi aşağı çeker. Neşe ve acı, ya da kitapta işlendiği haliyle aşk ve ölüm vücudumuza girer ve tüm duygu ve deneyimlerimizi belirlerler.

Kitabın asıl karakteri Ada ise Toprak’a göre daha karmaşık birisidir. Toprak sorunlu evliliği ve iş hayatı arasında gidip gelirken Ada’nın meselesi çok daha ağırdır. Ada kanserdir ve tedaviyi kabul etmemektedir. Bu onun hayattan intikam alma biçimidir. Annesi delirmiş ve intihar etmiştir; babası annesinin yaşadıklarının temel sorumlusudur ve bencildir; Ada’yı her zaman görmezden gelmiştir. Sevgilisi Efe sudan gerekçelerle onu terk etmiş, gerçek sevginin ne olduğunu bilmemektedir. Çevresindeki herkes Ada’yı ölüme sürüklemektedir ve o da tedavi olmayarak bu üzüntülerin hesabını sormak istemektedir. Ancak bu ruh halinde olmasına rağmen Toprak’a âşık olması onun hayatına bir anlam katacaktır.

Burada iki temanın iç içe geçtiği bir konu daha gündeme gelir: Yalan. Ada Toprak’a ölmek üzere olduğunu söylememektedir. Onun kendisine acımasını istememekte, yaşadığı sağlık sorunlarını atlattığı zatürrenin tekrarlaması olduğunu söylemekte ve Eskişehir’deki babasının hasta olduğu yalanını uydurmaktadır. Toprak ise boşanma aşamasında olduğu halde hala evli olduğunu Ada’ya söylememiştir. Söylemeyi hep istese de bir türlü cesaretini toplayıp ona açılamamıştır. Kitabın sonunda bu “yalan” gerilimi tavan yapacaktır.

Hikâye hakkında daha fazla bilgi vermeden birkaç şey de yazarın oldukça başarılı ve akıcı bir şekilde tarif ettiği ruhsal durumlar için söyleyelim. Kitabın başında gördüklerimiz ile gördüklerimizi bize gösteren ışık arasında bir ayrıma gidilir. Buna göre yaşadığımız her şeyin ardında onu bize yaşatan bir psikolojik durum vardır. Mutlu olduğumuzda başka, üzgün olduğumuzda başka hisseder ve şeyleri de bu farklı pençelerden görürüz.

Ada’nın tedaviyi reddederek yakınlarından intikam alma çabası acı, öfke, hınç gibi duyguların bir uzantısıdır. O intikam almak, herkesi üzmek istemektedir. Kendisine acıyarak vicdanlarını temize çekmelerini istemez. Herkesin kendi yaptığı şeylerin sonucuna katlanmasını ister.

Ada, kendisini sürekli olarak deliren ve intihar eden annesine benzetir. Kendisinin de tıpkı annesi gibi erken öleceğini ve kaderini annesinin şekillendirdiğini düşünür. Bu hayata dair oldukça gerçekçi bir tespittir: hepimizin hayatı annemizle başlar, onunla devam eder. Ama meselenin bir yönü daha vardır. Annesi sorumlu bir hamilelik ve doğum geçirmiştir. Belki de Ada’yı yeterince sevmeme nedeni budur, en azından Ada böyle düşünür.

Belki de kitaptan bir alıntı, yazarın ruh hallerimiz hakkındaki berrak kafa yapısını daha iyi anlatacaktır: “Mutsuzluk önce nefesimize bulaşır, oradan ciğerlerimize geçer, ciğerlerimizden kanımıza karışır, kanımızla kalbimize ulaşır. İşte oradan bütün vücudumuzu sarar mutsuzluk. Kolunda derman, gözünde fer bırakmaz. Ben mutsuz olduğum için böyleyim. Sevilmediğim için böyleyim. Sevileceğime dair umudum kalmadığı için. O kadar mutsuzum ki, ellerim ağrıyor, parmaklarımda hiçbir şeyi tutacak güç bulamıyorum, bir türlü hayata tutunamıyorum bu yüzden. Sonra aklım da tutunamıyor bu dünyanın gerçeklerine. Gidip geliyor aklım. Karışıp dolanıyor. En başa, ilk mutsuz olduğum yere dönmek, orada soluğumu tutmak, mutsuzluğu kendime bulaştırmamak istiyorum.”

Son olarak belirtmek gerekir ki okuyacağınız kitap yerli yerinde, oturmuş karakterlerle, boğucu olmayan, fazla ve gereksiz, zorlama yorumlardan kaçınan, insanın ruh hali ile ölüm ve aşk gibi iki büyük bilmece karşısındaki tutumunu ele alan, başarılı bir eser. Aşkın ve ölümün nasıl gelişeceği ise kitabın sonunda saklı.

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl