Ana Sayfa Art-izan Kader Genç: Kağıt Üzerine…

Kader Genç: Kağıt Üzerine…

Kader Genç: Kağıt Üzerine…

Hepimizin kendini rahat, kaygısız ve samimi ifade edebildiği bir alanı, özgürce oynayabildiği bir arka bahçesi vardır. Kendisini resimle ifade etmeyi keşfettiğinden beri çizerek not almaya alışık olan Kader Genç bu sergisinde, sadece kendisi davet ettiğinde, paylaşmak istediğinde görülebilen kâğıttan arka bahçesini izleyiciye açıyor. Ortaya koyduğu işler hem plastik hem içerik anlamında ressamın bütün sıkıntılarını, denemelerini, arayışlarını, meraklarını içeren, kural tanımaksızın, tekrar tekrar yapıp bozarak çıkardığı işler. Kaderin son derece içe dönük bir üretim sürecinin sonucu olan kâğıt işlerinde hem kendi ile hem de dünya meselelerine yine içerden bir eleştiri getirme kaygısında olduğu aşikâr. Kader her şeyin çöktüğü, yıkıldığı ve bozulduğu dünyayı, yakılıp yırtılabilen kâğıtlar üzerinde parçaladığı ve çarpıttığı figürlerle ortaya koyuyor ve bunu yaparak resmiyle beğeni kazanan değil rahatsız eden olmayı göze alıyor. Ressam bu işlerinde dünya sancısını, kendi sancısıyla birleştirerek izleyeni sarsılma ve yüzleşmeyle baş başa bırakıyor.

Kader’in iç dünyasına samimi bir davet olan bu sergi, aynı zamanda ressamın çok yönlü arayış sürecini izleyenle paylaşma niteliği taşıyor. Ressam temalar arasında bir geçiş yaşarken, plastik olarak da bir takım bükülmelere, eğilmelere izin veriyor ve resmindeki biçim bozulmaları artıyor. Kader figürü olabildiğince parçalayıp, hatta zaman zaman ajitatif seviyelerde bozarak, yeni bir düzenleme arayışı içerisine giriyor.

Arayış sürecinin tüm karmaşasına rağmen sergide yer alan resimlerde sürekliliğini koruyan belli başlı unsurlar var: zamansızlık ve mekânsızlık, çıplaklık ve hüzün. Bu unsurlar ressamın geçiş süreci ile doğru orantılı olarak var oluş biçimlerini değiştirse de yerini asla terk etmiyor.

Zamansızlık ile başlayacak olursak, Kader’in resimlerinde var ettiği ışık hiçbir zamana ait değil, sabah mı, akşam mı, gece mi izleyici asla bilemiyor. Bununla birlikte işlerde sadece bir sandalye, bir yatak, bir koltuk gibi modeli taşıyan objeler dışında mekâna dair hiçbir ipucu bulunmuyor. Sergi boyunca bir rüyanın/ kabusun içinden geçme hissi hüküm sürüyor. Kader’in resimleri bizim olan ama olmayan bir zamana, bir mekâna, bir dünyaya ait. Bu İşler sadece Kader’in rüyasının, kâbusunun, kurgusunun ışığında, zamanında ve dünyasında var oluyor.

Çıplaklık Kader’in diğer temalarında da sık sık karşımıza çıkan bir öğe. Ancak ressam bu sergisinde çıplaklığı artık yalnızca bütünlük ve beden üzerinden ortaya koymuyor. Doğa karşısında çalıştığı işlerde daha sakin bir tavır, kendini daha az hissettiren bükülmeler ve beden bütünselliğini koruyan figürler üzerinden kendini gösteren çıplaklık, ressamın son işlerine doğru daha agresif bir plastik teknik, deformasyon ve parçalanmış veya tamamlanmamış figürler üzerinden var oluyor.

Sergi boyunca varlığını sürekli hissettiren diğer unsur olan hüzün de bu arayış süreci izleğinde yerini bırakmıyor ancak var olma biçimini değiştiriyor. Kader’in önceki sergilerinde yer alan hüzün duygusundan ve sakin plastiğinden izler taşısa da bu sergi bir değişimin habercisi. Yine doğa karşısında çalıştığı işlerde tematik olarak izleyiciye aktarılan sade hüzün, serginin son salonuna yaklaştıkça yerini şiddetin içinden geçerek var olan bir hüzne bırakıyor. Ressamın yaşadığı sürecin sonlarına doğru temasında artan şiddet plastiğine de yansıyor. Figürün bütünselliğine sadık kalınarak yapılan işlerdeki form çarpıtma ve daha sakin bir üslup üzerinden izleyene geçen hüzün, parçalanmışlık boyutunda biçim bozma ve daha agresif bir üslup üzerinden izleyene hissettirilen, şiddet tabanlı bir hüzne doğru evriliyor. Tematik şiddet arttıkça, daha jestüel hareketler, daha esnek ve agresif sürüşlerin etkisiyle plastik şiddet de alanını genişletiyor. Ressamın resimlerinden geçen (ister sakinlik ister şiddet alt yapılı olsun) hüzün duygusu ve kendine verdiği (ister çıplaklığın bütünlüğü ister parçalanmışlığı üzerinden olsun) deformasyon izni, ressamın artık yaşayan bir şeyi resmetmekten çok resmettiği şeyi yaşatmak kaygısında oluşunun sonuçları.

Ressamın hem kâğıt işleri seçerek kendini daha rahat ve samimi olarak ortaya koyduğuna inancı, hem bir şeyi göründüğü gibi değil olduğu gibi, yaşatarak resmetme kaygısı, hem de bireysel ve politik eleştirisini içe dönük olarak resmetmesi…

Bununla birlikte şiddetin ve ona bağlı olarak hüznün içinden geçmek gibi sancılı bir süreci göğüslemeyi denemesi ve hüznün içinden geçebilmenin tek başına muhalif bir duruş oluşu…

Aklıma Batıni şiiri geliyor. Şiir şöyle başlıyor “Herşey Batıni! Göl, dibindeki batıktan başka nedir? Acılar derin ve siyah bayraklarını tekneme çeken beriydi.” Ve şöyle bitiyor “Her şey Batıni! Ve hüzün… Hüzün en büyük muhalefettir şimdi.”

Kader Genç’in 4 Ekim – 3 Kasım 2018 “Kağıt” başlıklı sergisi için kaleme alınmıştır.

Şiir alıntısı: Hilmi Yavuz

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl