Ana Sayfa Litera Kanun Hükmünde Yalnızlıklar

Kanun Hükmünde Yalnızlıklar

Kanun Hükmünde Yalnızlıklar

Mazlum Çetinkaya’nın, 6.Vedat Günyol Deneme Ödülü’ne değer görülen kitabı. Göçen, yaralanan, sürgün edilen, tutuklanan KHK’lılara ithaf edilmiş. Mazlum’a ve aynı anda oğullarının annesi Sema’ya KHK ile ihraç (öğretmenlikten)  haberi geldiğinde Yeldeğirmeni’nde balkonda ölüme karşı dinleniyorduk. Daha sonra onlarca hafta Kadıköy Boğa’nın taşakları önünde  diğer KHK’lı arkadaşlarla eyleyen ve direnen olarak ses verdi. Mangalda kül bırakmayan kerli ferli bazı devrimcilerin cılız bakışları altında. Yayınevi kurdu, kitaplar yayımladı, batmaktan yapılma bir adem oldu. Paydası yarım olan coğrafyalarda yaşadı: “ Yoksulluk, git gide artan ekmek arayışı, bulunduğun yerden nefret etmek duygusu, içe kapanmak, arzunu yitirmek korkusu…İnsanın karanlıkta aydınlığı beklerken son halleridir bunlar. Yani karanlıktaki insanın kendi kendinden kopma hali. Umutsuzluğun yeşerdiği toprak. Diyabekir’den doğru yol alırken, bir iç ülkeden bir dış ülkeye doğru yani, yoksulluğun paydasını düşündüm. Burada her şeyin paydası yarım, aşkların, yolların, anlatıların, acıların paydası yarım.”

Tanışmamız 2000’lerin başına uzanır, Çobanuşağı, Akçadağ, Malatya. Daha sonra orda başlayan Antep’te yayın hayatını sürdüren Har dergisini yayımladı bir grup arkadaşıyla. Mizah ve doğrudan politik göndermeler üslubunun bir parçası oldu. “Sevildiği yeri olmayan bir halk parçası size sevildiği yerden bakamaz. Halk parçası diyorum, parçalanmış bir halk “halk parçası” adını alır. Bütün sözcükler sömürgelerden süzülüp elimize tutuşturuluyor burada bütün sözcükler sömürge bir hal alıyor, olağanüstü bir hal…”

Yazarak düşünen biri. Bir yumağı söker gibi bazı Sözcüklerden kalkarak yara gibi işliyor metni. Şiir, düzyazılarindan ayrı akmıyor; denemeleri de şiirle iç içe. Yan, mecaz anlamlar koşup geliyor tarihin ve hayatın içinden. Ve aşk uzak bir yolcunun dağlara doğru seslenişi gibi parlıyor satırlar arasında. Bütün yollar yurtdısına çıkıyor, hayatları,  sevinçleri ertelenmiş, aşkları yarım bırakılmış insanları ve onlarda güzel günlere dair  dinlenen umudun altını çiziyor kırmızı kalemle, kanla,  gülle… ‘Ayşe eve eşya al’ eşya alınacak ya alınacak. Bu metinlerin başat kumanyası ‘yalnızlık’tır:  “Bazı türküler kanun hükmündedir, bazı aşklar gibi sert ve uzundur. Kapı vardır kimse girmez, bir Allah’ın kulu çalmaz, dünyayı çalarlar, dünyanın emeğini, insanın neyi varsa çalarlar, kapın çalınmaz. Ölümüne bir yalnızlık…”

Çocukluk hatıralarını bize doğru kabartan çok güzel bir gözlem gücü var. Belki de üzerinde durulması gereken en değerli tarafı çocuklar için yazdığı ve her birini çıkmadan önce okuduğum altı hikaye kitabı. Çok sevildiler, birçok okura ulaştı bu kitaplar .Hikaye anlatma ve anlatılanları hiciv içinde karşıya taşıma tarafı çok güçlü Mazlum’un. Batı’daki gezgin (Troubadour) şairler gibi Mazlum, Kadıköy’den ok gibi çıkar Kızıltepe ‘de alır soluğu. Konuşunca, cepheden dönen oğulun babasıyla sarılması gibi konuşur. Yani edebiyatı dışarıda bulmadı,  içinde taşıdı, sonra kâğıda döktü taşıyamadıklarını… İçinde yaşanılan kıstırılmış anı, baskı ve şiddeti ustalıkla ifade ediyor. Sorular, sorgulamalar eşliğinde yürüyen metinler: “Bu da gelir, bu da geçmez diyen bir umutsuzluk, bir gurbetin ağzı, bir sınır ihlali, bir iç ihtilâl, neşesinden solmuş bir adam, gülmeyi ve gelmeyi unutan bir çocuk…”

Ağlama diyor. Ağlama, artık biz bir geri dönülmezlikteyiz, çaresi yok, geldiğimiz bu kıyı bu karaya sevdirecek bizi, sevdirecek de ya biz, bu karayı ne kadar seveceğiz acaba
Kanun Hükmünde Yalnızlıklar, bize dayatılmak istenen kötülüklerin biteceği o güzel günlere doğru içten açılıyor. İçimiz açılsın diye… “Bir çıkmazın üstten üşüyen ağzıyım ben. Bir bulutun kendine giden rüzgârıyım. Herkes kendine yağan bir yağmur oluyor. Bu kaldırımların sessiz haliyle eşlik ederken ben bana, omzuma dokunuyor o ses bir daha; seni nasıl yürümüşüm kaldırımlarda diyor, avucumdaki o gizli toprağı ömrüme nasıl serpmişim”

 

*Mazlum Çetinkaya, (1969 Malatya Yeşilyurt), Burdur Eğitim Yüksekokulu’nda ve Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğrenim gördü. Dört yıl boyunca Hâr Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi’nin editörlüğünü yaptı. 1990’larda Türkçe Kürtçe yayımlanan Newroz Gazetesi’nde Serkan İnan imzasıyla iki yıl kadar taşlama yazıları yazdı. Günlük Gazetesi’nin “Mezopotamya’da Kültür Sanat” sayfasında, kitap tanıtımları ve kültür sanat yazıları dışında birçok edebiyat dergisinde şiir ve yazıları yayımlandı. Yayımlanan beş şiir kitabı: “Zevebân”, “Taşta Uyuyan Zaman”,  “Hecesini Onaran Çocuk” “Repesa”, “Dağ Suskunluğu” ve çocuklar için yazdığı altı hikâye kitabı var. İstanbul Beykoz’da sınıf öğretmeni iken mesleğinin 23. yılında 29 Ekim 2016’da 675 sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile öğretmenlik mesleğinden ihraç edildi, Eğitim-Sen üyesi. İsviçre merkezli “Son Haber CH” gazetesinde köşe yazarı olarak hayatı ve günceli yazıyor.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl