Ana Sayfa Litera tarihçe (şiir)

tarihçe (şiir)

tarihçe (şiir)

bizimkiler doğuştan vejetaryendi
artık her öğün televizyon yiyoruz
annem peştamalını sandığa kaldırmış
babam alışamamış balkon sohbetlerine

ninemin walkmanla flörtü yeni
ilk öpülüyor kulaklarından dedemden sonra
ve halay’ı videodan çekiyoruz kaç yıldır
doğayı saksılardan içimize

toprak dedemi otuz yıl önce çağırdı
o zaman körfez ısmarlıyorduk sevdiklerimize
ve badem ve yemiş ve izmir üzümü
şimdi çekirdekli bir hayat dişlerimizde

aldatmayı ilk öğreten istanbul büyüyoruz
gurbet ceplerimizde dönüyor sılaya
ve seferberlik sevinci fötr şapkayla
almanya’dan kardeşlerimiz geliyor

tanrı yine seçimlere bizimle giriyor
bizimle korkuyor aşktan düşten düşünceden
sonra biraz bekçi biraz muhbir oluyoruz
uçkuruna ve urganına düşkün

düne neşterden kaçıyoruz çığlık çığlığa
şimdi kasap computer astronot olacağız
çatalı sola bıçağı sağa enterlemeli
hurdadan sayılıyoruz restaurantlarda

git sokak çocuklarından düş getir
huzur evlerinden hatıra topla
ve korkularını kat ve korktuklarını
hayat güzel bir gülümsemedir nihayet

_____

ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU

Engin Taş’ın Tarihçe şiirinde, geçmişin muhasebesi, biraz hızlı teknolojik gelişmelerin yol açtığı değişimler üzerinden, biraz da toplumsal dönüşüm ve göç üzerinden yapılıyor. 20. yüzyılın solgun, sinemasal nostaljisinin, canlı imgelerle dizelere aktarılması söz konusu. O yılların -70’lerden 90’ların sonlarına kadar geçen zaman dilimi- içinden geçenlerin duyar duymaz bir tanıdığa rastlamış gibi duyumsayacağı türden imgeler.

O zamanlar evin küçüğü konumundaki anlatıcı şair öznenin, meseleyi, bireysel bir noktadan başlatıp daha geniş ölçekli, toplumsal bir alana taşımasına şahit oluyoruz. Özne, kendi dönüşümünün safhalarını ve iç hesaplaşmasını, metropolün çarpık kentleşme ve yarım yamalak büyüme-kalkınma-üretim hamlelerinin sonuçlarına bakarak hatırlıyor ve evet, bir tür tarihçe yazıyor.

Tarihçe, içeriği ve o içeriğin şair özneyle okura yaşattığı hislerle var olan bir şiir.

Metropole göçü, 70’lerin başlarından itibaren televizyonların evlere ilk girişine denk gelen, ninesi dedesiyle geniş bir ailenin, apartman hayatına, balkonlara, hamamlardan evlerdeki banyolara adapte olmaya çalışmasıyla açılıyor şiir. Canlı çalınan müzik dinleme alışkanlığının (bağlama/saz olma ihtimali yüksek) 80’lerden itibaren walkman vs. aracılığıyla müzik dinlemeyle yer değiştirmesi, halk danslarının, halay kültürünün video kamera ve VCR’ların yaygınlaşmasıyla kaydedilmeye, evlerde toplu halde bir tür nostaljiyle izlenmeye, paylaşılmaya başlanması ile sürüyor.

Metropolde (körfez, üzüm, badem vurgusundan İzmir’den söz edildiği anlaşılıyor), taşınılan evin körfeze nazır balkonunun manzarasının, televizyonda seyredilenlerden sonra en gözde görüntü olması ve evde geçirilen zamanın beyhudeliği vurgulanıp yurtdışında işçi olarak çalışmanın yaygınlaşmasına ve sonuçlarına değiniliyor.

90’larda, seçim kampanyalarının yaygın olarak kitle iletişim araçları kullanılarak sürdürülmesi, kitlesel olarak kişilik erozyonunun baş göstermesi, etik ve ahlak anlayışlarının değişmesi, gelecek kaygısı, meslek seçimi, yeme içme alışkanlıkları, metropolde doğup büyüyenlerin başka yerlerden göç edip yerleşenlere karşı tutum ve davranışları, şiir ilerledikçe yaş alan şair öznenin değinip dikkat çektiği diğer meseleler.

Şiirin sonuna doğru, okur, bu kez, yaşı kemale ermiş olan şair öznenin, hayatı türlü deneyimler, heyecanlar, korkularla, dolu dolu, tüm bu değişim ve dönüşümü gözlemleyebilme şansı elde ederek yaşamış olmasından duyduğu mutluluktan, yaşıyor olmaktan aldığı hazdan söz ettiğine tanıklık ediyor.

Engin Taş’ın, Tarihçe’deki deneyim, vicdan, eşya, barınma, paylaşım, ayrışım, ortak hafıza, varolma, hayatta kalma ve ondan haz almaya yaptığı bireysel, toplumsal ve aynı zamanda politik vurguyu, bu unsurların altını kalınca çizmesini, oldukça önemli buluyorum.

Desen: Ekin Urcan

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl