Ana Sayfa Kritik Tekrar Korkusu: Hakikat-Sonrasına ait birkaç Belirti

Tekrar Korkusu: Hakikat-Sonrasına ait birkaç Belirti

Tekrar Korkusu: Hakikat-Sonrasına ait birkaç Belirti

Bir Başkadır dizisi üzerine çok sayıda yazı yazıldı. Özellikle son yazılarda bu başlık üzerine tekrar yazı kaleme alanların bir çeşit günah çıkarma çabasına rastlanabilir. Aynı konuda bir yazı daha yazmanın talepkâr kültür dünyasının sakinlerinde yaratacağı bıkkınlığı hesaba katan bir özür dileyerek giriş yaparlar. Aynı suçluluk duyusunun bir başka belirtisi de okura ilginç bir şeyler söylemek için aşırı yorumlara girişmektir. Buna benzeyen sayısız başka gündemler için de aynı durumu fark edebiliriz. Gündemin her geçen gün daha sık aralıklarla değişmesi olgusunun sebepleri de böyle okurlarda, izleyicilerde veya dinleyicilerde ve onlara kapılan yorumcularda aranabilir. Gündemi erkenden yakalamak isteyen, haber atlamaktan korkan gazeteciler gibi, kültür ve sanat dünyasında veya siyaset sahasına ilişkin gündemlerde de olayları erkenden yorumlama telaşı fark edilebilir. Böyle bir gündemin nereye varacağını beklemeden, kendi özgün diyalektiği veya dinamiği içerisinde özne ve nesnelerini yaratmadan hızlıca yorumlamak önem kazanır. Yani gündeme ilişkin acele eden yorumcular ve erkenden usanan, başka gündemler arzulayan okurlar arasında telaşlı bir yorum alışverişi başlar ve çok sürmeden biter.

Acele eden ve erkenden usanan taraflar arasındaki ilişkiler hakikat-sonrası dünyanın da bir belirtisi gibi anlaşılabilir. Gündem denilen olgu olgunlaşmadan yorumlanır ve ondaki yeniliği ve ilginçliği tüketen yeni medya alıcısı bir başkasına doğru zaman kaybetmeden yol alır. Bu kadar hızlı ve epizotlar halinde ilerleyen yorum dairesi içerisinde gündemin temas etmesi muhtemel hakikatin görünümleri üzerine yeni sayfalar açılır. Fakat bunlardaki görüngü değerini alımlayacak sebatta bir kültür dünyası ve onun failleri olmadığında birçok yorum yankı uyandırmadan kaybolur. Kültür dünyasının taleplerine yetişmeye çalışan yorumcu, kültürel çalışmacı, siyaset kuramcısı, kanaat üreticisi veya bir başka türden zihin, gündem gibi belireni/yaratılanı soğukkanlı şekilde değerlendiremez. Gündemdeki kültürel, siyasal, sanatsal veya sansasyonel olaylara ilişkin ilgi eşiği her geçen gün daha da kısalan, usandı usanacak bir medya alıcısına ayarlı bir düşünme, yorumlama, yazma etkinliği doğal olarak hedef kitlesi kadar hakikat-sonrası bir acelecilik içerisine girer. Tanpınar gibi söylersek, “acele terkipler” içerisine girmek zorunda kalır.

Esasen yeni ve ilginç hadiselere odaklı zihniyetler sadece hakikat-sonrası veya modern-sonrası zamanlara ait bir eğilim sayılamaz. Modernlik de temel olarak yeni olanla hakiki olanı anlamdaş sayan bir yönelime sahiptir. Bir belgeselde gibi bilmediğimizi bize anlatan çalışmalar ve ilgimizi çeken olaylar derin bir gerçeklik duyusu yaratır. Tekrarı ve değişmezliği göstermekten çekinen ve başarılı denilen bir belgesel bu yüzden her zaman kurmaca bir yapımdır. Soykırım gibi büyük bir hadiseyi, sade ve neredeyse sıkıcı olmayı göze alarak anlatan Shoah belgeseli, en dehşetli olayın bile nasıl bir sıradanlığın üretimi olduğunu anlattığından değerlidir. Oysa tekrar eden genellikle üretimsiz, hakikatsiz, sahici olmayan bir döngünün işareti sayılır.

Diğer yandan Spinoza’dan Nietzsche’ye ve oradan yakın zamanlı Avrupa felsefesinin ortak kozmolojisi olarak tekçi (monist veya monofizik) dünyada hakikatli olanın tekrarın içerisindeki farkların üretimi olduğu ısrarla dile gelir. Yeni ve ilginç olanın eskimekte olanın bir değişkesi, yeniden yapılanması veya arızası gibi açığa çıktığı vurgusu bulunur. Diğer yandan yenilik gibi beliren, diyalektiğin işleyebildiği ikici (düalist) kozmolojinin hakikat kavrayışında, olumlu ve olumsuzun karşılaşmasının sonucu gibi tarif edilebilir. Farkı yaratanın tekçi dünyada dinamikler, ikici dünyada ise diyalektikler olduğu söylenebilir bu durumda.

Yeni ve ilginç gündemler, monofizik âlemde her şeyin tekrar ettiği ve her nesnenin kendi içinde olumlu olduğu bir dünyada nitelik ya da doğa farklarından ziyade derece ve nicelik farklarıyla birbirlerinden ayrılırlar. Dolayısıyla yeni veya eski medya alıcıları, çağdaş düşüncenin egemen hakikat yorumu dışında, içerisinde yeniler ve eskiler, doğrular ve yanlışlar, güzeller ve çirkinler, olumlular ve olumsuzların çatıştığı bir dünyanın sayısız hadiselerle dolu dünyasında eğleşmek isterler. Muhtemelen aralıksız tekrar eden bir dünyanın içinde bol sürprizli gündemler beklerler. Kendini yineleyen bir yaşamın içinde tekrara düşmek, yaratıcılıktan, üretimden yoksunluk gibi kavranır bu durumda. Sürekli tekrar eden cümlelerin sahibi ise dinozorlukla, ezberden konuşmakla, sloganlar üretmekle, en genel ifadesiyle sıkıcı olmakla suçlanır.

Benzer şekilde olaylar gibi gündeme dönük eylemlerin de eğlenceli olması beklentisi hâkim olur. Eğlence, yenilik ve ilginçlik vaadi son bulduğunda eylemci birey ya da kalabalık dağılabilir. Direncini uzun soluklu şekilde taşıyacak failler yok olduğunda sistem-karşıtı bir eylemin, direnişin de enerjisi kısa zamanda tükenebilir. Bu çözülmenin hızı da hakikat-sonrası bir belirti gibi anlaşılabilir. Ama eylemini, söylemini tekrar etmekten çekinmeyen, kendi medya araçlarında ve meydanlarda aynı sloganları yinelemekten usanmayan bir başka kalabalığın eylemi böyle eğlence odaklı olmaktan ve hızlıca çözülmekten uzak olabilir. Onlar için yenilemek yerine yinelemek hâkim yüklem niteliği edinir. Çünkü savunmaya değer hakikatin, inancın kendisi değişmediğinde onun ifadesi de değişmez ve aynı şekilde dile gelmesi olağan karşılanır. Klasik sözün, harcıâlem ifadenin bu durumda değeri düşmez. İfadesini bulana yeni ve ilginç şekiller vermek gerekmez. Hakikat değişmediğinde, özne ve nesne, dostlar ve düşmanlar, güzel ve çirkin, doğru ve yanlış, iyi ve kötü olanlar da değişmeden konumlarını korur. Örneğin işçi sınıfı ve burjuva arasındaki diyalektik yeni ve ilginç şekillerde yorumlanmaya gereksinim duyulmadığında, bu çatışmayı anlatan cümlelerin de değişmeden kalmasında sakınca yoktur. Temel diyalektik bir zamanlar bir kere tarafları belirlemiş ve son bulmuş gibi, arkasında kökensel bir çatışmanın hatırası bazı kalıp cümleler, epik öyküler, hamasi cümleler, şehit meselleri, destanlar bırakarak kaybolur. Hakikat sonrasının bıkkın ve yılgın alımlayıcısından farklı olarak böyle bir şuurun sahibi aynı cümleyi kurmaktan usanmaz. Hayat diğerininki gibi her sabah yeni ve ilginç gelişmelere, gündemlere, sıcak başlıklara açık beklemez. Onun dünyasındaki söylemlerin, yersiz ve zamansız hakikatlerin yerini diğerinde gazeteciliğin değişken bağlamları alır. Birisi aynı cümleyi dinlemekten sıkılmazken, diğeri anlatıcısından her seferinde farklı bir hikâye bekler. Tekrar tekrar anlatılanın hiçbir zaman bir öncekiyle aynı olmadığı da fark edilmeden kalır. Bu durumda harcıâlem deyişler ile aşırı yorumlar arasında bir dengeyi bulmak makûl görünebilir. Kültürel, siyasal, sosyal, ekonomik diyalektik veya dinamiklerin kaybolmadan uzun erimli olması, hakikatlerini koruması bu kararlılığa bağlıdır.

Bir Başkadır dizisi üzerine yazılanlar da böyle yinelenen cümleler içindeki farkı sergiler. Bazı yazarlar bir tekrarın içerisine düşmüş olmanın mahcubiyetiyle günah çıkarsalar da, her yazı bir başka bakış açısının sunumudur. Üstelik burada usangaç ve sinik medya alıcılarının kınamasına sebep olacak herhangi bir yanlış bulmak da olanaksızdır. Ortak söze çağıran gündemleri, görüngüleri birer şans saymak da mümkündür. Dayanaksız ve dayanıksız gündemlerin, usangaç alıcıların ortasında ortak sözü telaffuz etmekten, şeylerdeki farkların yanında benzerlikleri vurgulamaktan ve tekrar içerisine girmekten çekinmemek hakikati savunmanın ve doğru bildiğinde ısrar etmenin bir yolu gibi de anlaşılabilir. Yeni ve ilginç şeylerin hevesindeki okur, dinleyici veya izleyicileri ortak şeylerin dünyasına taşıyan gündemler üzerine sabırla konuşmak gerekli gibidir; hakikatlerin ve inançların kaynağı kalıcı ve ortak yanlarla farklı olan arasındaki geçişleri, ilişkileri sükûnetle izlemekten çekinmeden. İyi ve kötü, güzel ve çirkin, doğru ve yanlış arasındaki süreğen diyalektiği olduğu kadar, tekrar ve fark arasında bir yerlerdeki dinamiği görebilmek için bu sebatkâr bakış ve yorumlama, eleştirme ve düşünme çabası zorunlu gibidir. Özetle anlamak veya eleştirmekten çok yargılayan, eksikler arayan bir sinizme kulak asmamak gerekli görünmektedir.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl