Ana Sayfa Kritik Türkiye kültüründe vasat neden hâkim- Açıklıyoruz!

Türkiye kültüründe vasat neden hâkim- Açıklıyoruz!

Türkiye kültüründe vasat neden hâkim- Açıklıyoruz!

Flash! Flash! Flash! 

– bölüm 1-

(Müze Gazhane, Arter, OMM ve Kasa Galeriye saygıyla)

Türkiye; yazarlarına kötü yazma, müzisyenine kötü müzik yapma, sanatçısına kötü imge kurma hakkı tanıyan belki de dünya da tek ülkedir.

Peki, bu nasıl oluyor, nasıl böyle güdük kalıyor dil, nasıl bağlanıyor zihin, bu kadar yaratıcı genç nüfus varken, teknoloji gelişmişken, sosyal medyada ya da sokakta yaratıcılık bu kadar tavanken; nasıl oluyor da vasat nasıl bu kadar güçlü ve hatta kültür de sanatta edebiyatta tek hâkim- nasıl?

Gelin madde madde açıklamaya soyunalım…

-Vasatın çıtasını ayakta tutan/sürdürülebilirliğini sağlayan rutin, genel beğeni ile birbirine bağlı, küçük iktidarların zimmi işbirliğine dayalı bir koalisyon olarak oluşan mevcut durum üzerinden yürür. Statüko işlevsel bir sistemdir; çünkü doğal olarak onun bekçileri vardır- o statüko yıkılınca işsiz kalacağını düşünen bekçileri.

-Peki; dar ahbap çavuş ortaklıkları nedir?

Birbirinin sırdaşı olmak yanında suçlarını örten, yeri gelince öven, advertorial reklam ile PR yapan, sürekli birbirini ağırlayan, konuk eden, arkasını kollayan, ödül dağıtan, goy goyla’yan, uzaktan gizem yaratılıp o masaya oturmak, o grupla takılmak bir statü imiş gibi takılan küçük bir grup koalisyonu. Kimisi kolej pilav günü kolej cemaati, kimisi kimlik gettosu ve çoklukla birbirini zaafları ile kucaklayan, vasat bir kültür algısı ortaklığı.

-Statüko bir çeşit köşe başını tutma pratiğidir. O statükonun bekçileri vardır; çünkü köşe tutulmuştur (ve muhafaza edilir), orada işleyen bir tezgâh kurulmuştur; ekmek işlemektedir(ekmek tezgâhı metaforu boşuna değil).

-Bu açıdan ülkede yaratıcı üretim alanının (edebiyat, kültür, sanat) köşe başını tutmuş, statüko üzerine iktidarlarını sürdüren kesimlerin faaliyetini anlamak için kullanılabilecek en açık örnek otoparkçılık müessesidir.

Otoparkçı hakkıyla ya da çoğunlukla olduğu gibi da haksızca/gaspla bir köşe başını tutmuş; oraya hâkim olmuş ekiptir. Doğal olarak o sistemin sürdürülebilir olması için yemlediği bekçilere, gerekirse kullanabileceği göz korkutan tetikçilere sahip olmak zorundadır.

-Otopark sistemi güvenlidir, çünkü kaldırımda arabanızın lastiği indirilebilir(çoğunlukla otoparkçı kendi indirse de), size sorumluluk almadan özgürlük ve güvenlik sağlandığı yanılsamasını verir. Bizle iyi geçin, bizim sistemimize uyum sağla; seni duyuralım, seni güvende tutalım, seni alımlanır kılalım-yapalım. Bizle varsın ya da yoksun..

-Otoparkçılık sistemi bu topraklarda işlevseldir, çünkü tüketici “asla” bilinçli değildir. Asla araştırmaz, öz güveni eksiktir, donanımsızdır ve de bu yüzden en önde olanı, en çok göze batanı, en çok göz boyayanı, moda olanı seçer ve tüketir geçer. O yüzden bu ülkenin merkezi noktalarının köşe dükkânlarını kapmak mühimdir; çünkü aynı malı daha pahalı satsanız da, daha adisini de satsanız sokaktaki adam araştırma, soruşturma kültürüne sahip değildir. Gidip ihtiyacını köşedeki ışıltılı camekândan görecektir; daha iyisi ve hatta hesaplısı 5 metre içerdeki dükkânda olmasına rağmen.

-Vasatın statükosu; tüketicisinin kofluğundan, tembelliğinden, ataletinden, sorgulayama açık bir algıya sahip olmamasından yürüyen bir sistemdir. Bu yüzden otoparkçılıkta cisimleşen model kendi iç dinamiği gelişmiş/gelişmeye devam eden bir ekonomisi, kültürü, eğitim sistemi ve hatta siyaseti olmayan bir toplumda başat modeldir.

Sorgulama işine girilmemesi, eleştirel bakıştan ırak oluşumuzun en büyük sebebi, tarih ile barışık olmama halimizdir. Bu ülkenin varsıllık ailelerin kaçı dört kuşak önce hakkıyla zengin oldu, kaçı savaşın ve yıkımın tozu dumanı üzerinden başkalarının malını sahiplenip yükseldiği düşünülmemesi gerektiği için- ne yazık ülkemizde sorgulama kavramı(tıpkı tarih bilinci ve etik kavramları gibi) başta kentli, eğitimli ve varsıllık sınıfların gündelik hayatlarına nüfus edememiştir.

Kuşkusuz bu kör bilincin faturası ağırdır. Her şeyin sorumluluğu devlete devredilmiş, kent soylu kültür ve kültür endüstrisi kurmaya cüret edilememiştir(bakınız devlet sanatçıları). Devletin tıkandığı yerde işi hep bu toprakların üretebildiği tek sivil toplum ocağı olarak mafyöz ya da otoparkçı devreye girmiştir.

– Kültür endüstrisinin yokluğunda hâkim olan otoparkçılık sistemi yaratıcıyı zorla adam eden, kalıba döken, genel beğeni sopası ile güden, kariyer beklentisiyle yemleyen bir kötülük düzeneğidir. Bunun en basit sonuçları inceliğin katli, hevesin itinayla kırılması, naifliğin sürekli tımarlaması, farklılığın ezilmesi, deneyselliğin ilgası.

-Cumhuriyetten beri kör topal ve bireysel farklılık/farkındalık yaratan zihinler sayesinde her şeye rağmen gelişebilen kültürümüze son büyük tekmeyi 80 Darbesi ve sonrasındaki neo-liberal politikalar atmıştır.

Şimdi 21. Yüzyılın hemen başında da vasatın teknesi, oluşturulan hakim statüko, ahbap çavuş ortak koalisyonu ile çatır çatır işliyor. Devlet sansürüne de pek lüzum duyulmuyor. Çünkü vasatın hâkimiyeti sistemi tıkır tıkır işliyor. Fark yaratacak, kırılmaya sebep olacak, radikal kopuşun önünü açacak beyinler, kalemler, üreticileri baştan törpüleyen sistem iyi işliyor.

Sağcı ve solcu yazarın vasatlığı, kanona dönüşen arabesk, ideolojik ezber kuklacılığı, sanatın kistch’e ve süslemeye teslimi, kimlik üzerinden kariyer fırsatçılığı, belediye şairliği…

Hep ağlak, az nostaljik, düz, bir ayağı baba ocağında, öbür ayağı mahalle toprağında, kucağı genel beğeninin ortasında olan bir heyula: Boğucu erk’ek dil/tavır yer yere hakim.

Vasat- hep hakim!

BJK-HASANPAŞA

Ps: gelecek sayı-ya da 2. Bölüm- Türkiye de kültür statükosunun temel nesnesi nedir, Kimdir?

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl