Ana Sayfa Kritik Türkiye’de Azınlık Olmak: Süryaniler

Türkiye’de Azınlık Olmak: Süryaniler

Türkiye’de Azınlık Olmak: Süryaniler

GERÇEK hiç kimse inanmasa da yine GERÇEK’tir. 

YALAN da herkes inansa bile yine YALAN’dır.

 

Türkiye’de soykırım sözcüğünün kullanımı uzun yıllar yasaktı. Ermeni soykırımı sadece azınlıklar arası bir iç savaş olarak gösterilmekteydi.

Okullarda öğretilen resmi tarihte bu konuya hemen hemen hiç değinilmediğini de biliriz. Oysa soykırım bütün insanlık için, dünyanın her yerinde, hangi ırka bağlı olursa olsun büyük bir tehlike olduğu gerçektir, yüzleşmemiz gerektiğini, herkesin bildiğini, duyduğunu doğru bir şekilde ortaya koyması gerektiğini bilmeliyiz.

1919 doğumlu olan babam Mardin’de geçen gençlik yıllarını anlattığı zamanlar her ailenin bir Ermeni çocuğu evlat edindiğini anlatırdı.

Evlat edinilen çocukla kardeş gibi büyüdük, derdi. Onların ailelerine ne oldu sorusunun doğru cevabını çok geç öğrendim. Akrabalarından bazılarının uğradığı haksız sürgünleri, ülkeyi terk etmek zorunda kalmalarını da çok anlatmıştır.

Jan Beth Şawoce ve Abdulmesih Bar-Abraham, birlikte yaptıkları bu çalışmada Asurlara karşı uygulanan baskı, zulüm, asimilasyon ve tehciri anlatıyor; ben de dinlediklerim, okuduklarım, araştırdıklarım doğrultusunda değerlendirme yaptım.

Kaynaklarda belirttiğim üzere yapılan katliam bugün birçok üniversitede araştırma konusu olmuştur. Soykırım Türkiye’ye özgü bir durum değildir, dünyanın birçok yerinde yaşanmış ve yaşanma ihtimali taşımaktadır. Bize düşen görev olayları gerçek yüzü ile gerçek rakamlarıyla araştırarak yansıtmaktır.

Olayların bir kısmını farklı kaynaklarda okuduğum halde, bu çalışmayı okurken ilk kez okuyormuş gibi hüzün duydum, hatta utandım.

Maalesef Türkiye’nin çok acı bir deprem deneyimden geçtiği bugünlere denk gelmesi de bir başka şanssızlığım.

Önce çalışmanın çok iyi bir tarih araştırması olduğunu söylemeliyim, gerek olay kayıtları gerek belgeler ile gerçekliliğini gösteriyor. Daha önce bu konuda yazılmış çalışmalarla kıyaslandığında gerek dili gerekse bakış açısı ile farklı olduğunu söyleyebilirim. Daha planlı yazılmış ve daha sade.

Çalışma ile ilgili eleştirilerimi maddeler halinde yazmayı planladım çünkü bu yazdıklarımı okuduktan sonra çalışmayı okuyacaklara perspektif kazandırmak niyetindeyim.

Şunu da belirtmem gerekir ki ben bir tarihçi değilim, bir kitap eleştirmeniyim. Sadece azınlıklar konusunda uzun zamandır araştırma yaptığım için kendimde bu konulara değinme hakkını buluyorum.

 

Dikkatimi çeken birkaç nokta şöyle;

  1. Çalışmada sanırım bir başka dilden alıntıların tercümesinden dolayı oluşan dil hataları var. Bir örnek 9. sayfanın 4. paragrafında “Süryani leşleri” ifadesi. “Leş” sözcüğü yerine “cansız beden” sözcüğünü kullanmak belki daha uygundur ve insana saygı gereğidir. Bu tip ifadelerin sehven yapıldığını düşünerek daha fazla örnekleme yapmayacağım.

2.17. sayfada Ermeni katliamı değil, Hıristiyan katliamı olduğu fikrine katılıyorum fakat bütünsel olarak gerçek amacın Türkleştirme, ulus birliği sağlamak amaçlı olduğunu düşünüyorum. Olayların dini boyutu dışında ırksal boyutu da değerlendirilmeli.

  1. Yazarların olayları anlatırken kullandığı Seyfo’dan önce ve Seyfo’dan sonra ifadelerini çok yerinde buluyorum. Katliam bir buçuk yıl sürdüğü söylense de başlangıcı 1870’lere kadar dayanmaktadır ve hedefte sadece Ermeniler, Süryaniler değil Rumlar, Yahudiler gibi başka guruplar da vardır.

4.Olayların bir başka yüzü de iktisadi kaygılara dayanmaktadır. Kapitalizme geçiş, tek dil konuşan bir ulus yaratma hayalleri, azınlıklara ait sermayeye el koymakla gerçekleştirilmiştir. Bu konuda bağlantıyı vurgulamak gerekiyor.

  1. Yazarların Seyfo’dan sonra dediği Cumhuriyet dönemi Varlık vergisi  (1942-44) arasını içeren olayların İstanbul ve İzmir sahneleri de ilginçtir. Bugün filmlere konu olan ve romantikleştirilen olaylar aslında insanlığın kara lekesidir.
  2. Çalışmada dini baskı, toplu halde din değiştirmeye zorlama fazla işlenmemiş oysa o süreçde çok ilginç örneklerine rastlanmıştır. Dini baskı sadece Patriklere uygulanan sürgünler ile sınırlı değildir.

 

Son söz

Çalışma giriş bölümünde belirlediği amaçları doğrultusunda yazılmış başarılı bir çalışmadır.

Bugün geçmişte yaşanılanlar rahatça yazılmakta, filmlere, romanlara konu olmaktadır. Yüzleşme başlamıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermeni Soykırımı’nın 100. Yıldönümü’nde yayınladığı mesajda “1. Dünya Savaşı şartlarında hayatını kaybeden tüm Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla anıyor, çocuklarına ve torunlarına taziyelerimi sunuyorum” demiştir. Cumhurbaşkanlığı’nın sitesinde Türkçe olarak yer alan mesaj Patrikhane’ye Ermenice iletilmiştir.

Dileğim artık barış içinde birlikte yaşama ve dayanışma kültürünün herkes tarafından kabul görmesidir.

 

Kaynak: Fikret Başkaya & Sait Çetinoğlu (ed.), Resmi Tarih Tartışmaları-8, Türkiye ́de Azınlıklar, Ankara: Özgür Üniversite 2009, ss. 173-25.

 

 

 

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl