Başlarına ne geleceğini bilmek için kuşatılmışlara artık ne bir haberci, ne de düşmandan kaçmış biri gereklidir. Saldırı emrinin verilmiş olduğunu biliyorlar. Sonsuz bir tehlike ve sınırsız bir yükümlülük koskocaman ve kapkara bir fırtına bulutu örneği büyük kentin üzerine çöküyor. Başka zaman görüş ayrılıkları ve din tartışmalarıyla birbirleriyle pek anlaşamayan insanlar son saatlerinde kentin alanlarında bir...
Son Yazılar:
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Yazar: $ s (STEFAN ZWEIG)
STEFAN ZWEIG JOSEPH ROTH’U ANLATIYOR
Zweig’ın anı konuşması, 23 Haziran1939, Conway Hall, Londra Çeviri: Ahmet Arpad “Son yıllarda sık sık yaşadıklarımız bizlere sevdiğimiz bir insana veda etmek gibi güç ve üzücü bir gerçeğin altından kalkabilmemizi öğretti. Başka ülkelere sığınmış, dışlanmış sayısız dostumuza, kendimizi adadığımız çevreye, evimize, mülkümüze ve güven içindeki bir yaşama her geçen gün gittikçe daha çok veda etmiyor...
RODIN’DEN BİR DERS
O zaman kendi çalışmamda şimdiye dek eksik olan şeyi fark ettim—bir insana mükemmellik arzusu dışında her şeyi unutturan o tutku. İşini yaparken insan kendini tamamen kaybedebilmeli. Paris’te çalıştığım ve yazarlık yaptığım zamanlar yirmi beşimdeydim. Pek çok insan daha o zamanlar yayımlanmış yazınsal yapıtlarımı övgüyle karşılamıştı; bunların bazılarını ben kendim de beğenmiştim. Ama içimde derinlerde bir...