Ana Sayfa Art-izan Bir Genet Klasiği: Giacometti’nin Atölyesi

Bir Genet Klasiği: Giacometti’nin Atölyesi

Bir Genet Klasiği: Giacometti’nin Atölyesi

Jean Cocteau İkinci Savaş sonrasında verdiği bir röportajda Picasso’yu gizemli yapanın ne olduğunu soran Amerikalı gazeteciye şu soruyu sorar, “Sanırım bilekleri, onları hiç gördünüz mü?” Böylesi bir soruya verilebilecek en gerçekçi cevaptır bu belki de. Son derece gerçek, son derece sıradan bir detayı hatırlatarak sıyrılır sorudan. Daha sonra bu soruya verilen bir başka cevap da, “L’Mystere de Picasso” isimli belgesel yapıt olacaktır. Karanlık bir oda, ressam ve medyumu, hemen hemen hepsi bu.

Bir ressamın yaşantısına içeriden tanıklık güç bir şeydir. Çünkü ressamın kendisinden başka herkes, belki modeli hariç ki o bile bir vasıtadır, yük olarak havada asılı kalır. Yapışkan bir duyarlılıkla betimlenmemesi gereken her şey bulunur bu manzarada. Sonuçta her ressamın kişiliğine damgasını vuran şey, atölyesindeyken genelde ikinci bir kişiye kendisini fazlalık olarak hissettiren şey, yüklendiği bellek, miras.

Miras sözcüğü bana hep vurdumduymaz küçük-burjuvaların palavracı ideallerini süslemek için kullandıkları, epey netameli bir sözcük gibi gelmiştir. Çünkü gerçekten bir mirası olanlar, onu sahiplenenler ya da elleriyle yapanlar, konu buraya geldiğinde onu sözcüklerin alanına itelemekten çekinirler. Zengin bir aileye doğmuş bir mirasyediden ziyade, malvarlığı konusunda ketum bir Yahudi’ye benzerler.

Sanırım Genet de bunun farkında olacak ki, Giacometti’nin Atölyesi’ni yazarken eserlerine damgasını vuran lirik, hassas ve çiçekli dilini bir kenara bırakıyor ve bir ressamın atölyesinde modelini soyduğu gibi atölyesini Giacometti’den soyuyor. Tabii bu portakal soymaya benzemiyor, öyle ki Alberto Giacometti’nin meslekten ressam babasının izlerini birebir görebileceğimiz bir noktaya kadar, neredeyse ressamlığını yitirerek heykellerine dönüştüğü bir noktada sözü bize bırakıyor. Yani izleyiciye.

Bir yakıştırmanın yakışması: Giacometti ve Varoluşçu edebiyat

Giacometti’yi klişelere hapsedebilecek meşum örtüşme, Sartre’ın felsefesiyle kurulabilecek orta malı indirgemelerle biraz da felsefecilerin o dönemdeki medyatik hayatları düşünüldüğünde mal edilebilecek bilindik örtüşme, kitaptaki anekdotlarda da ortaya çıkıyor elbette. Japon bir koleksiyoner kendi portresini yapmasını istediğinde Giacometti’nin verdiği cevap olumlu olunca, Genet suskunun Japon kültüründeki yerine de teğet geçen bir şekilde Giacometti’nin bu resimle ne kadar cebelleştiğini aktarıyor.

Ontoloji algısı farklı bir kültürden geldiğine inandığı Japon bir iş adamının, Kıta varlık bilincine sahip bir ressam tarafından resmedilmesindeki uğraştırıcı meşgaleyi bize Sartre’ın ağzından aktaran Genet, dönemin Paris’inin basık havasının İtalyan asıllı bir İsviçreliye neden bu kadar cazip geldiği konusuna dair ipuçları da veriyor. Genet’ye kalırsa, bunun sebebi Giacometti’nin atölyesine sabah işe gider gibi gitmek isteyişi. Başka bir deyişle varlık bilincini dakik ve modern bir saatle kurmak isteyişi, pastoral olandan kaçmak istemesi.

Her halükarda, Genet’nin neden Giacometti’de bir monotonluk görmediğini sorgulama fırsatı da buluyor okur bu kısa metinde. Genet’ye kalırsa bu, gündelik hayatın olağan akışını tam da atölyeyle paranteze alan Giacometti’ye özgü çalışma anlayışının bir parçası. Hayatı ve çocukluğu hırsızlıkla, ya da Sartre’ın deyimiyle bir azizin yolculuğuyla örtüşen Genet’ye günlük hayatın sıradan zirvelerinde ne kadar da tarihsel, modern ve aynı zamanda uzak olanaklar barındığını hatırlatıyor Giacometti’nin çalışmaları her seyredişte.

Venedik Bienal’ine 1962’de işlerini sergilemesi üzere davet edilen sanatçı, çok önemli bir detayı fark etmeden yapamayacağımız bir dakiklikte, kendi usulünü, yeme, içme ve resmetme usulünü kuşanmış bir şekilde Avrupalı seyircinin karşısındaki ilk büyük açılışını yapıyor. Bu açılışın üstte kalan en önemli kısmı ise, Giacometti’nin bir atölye işçisi, emektarı olarak yıllarını verdiği zanaatın içerisinden dolaşarak kendi içerisinde gerçekleştirdiği, yıllara yayılan dönüşümünün meyveleri: Büstler, figürler, yağlıboya portreler ve eskizler.

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl