Ana Sayfa Litera Bob Dylan: Kırılganlık ve Bir Hakikat Aracı Olarak Müzik Üzerine

Bob Dylan: Kırılganlık ve Bir Hakikat Aracı Olarak Müzik Üzerine

Bob Dylan: Kırılganlık ve Bir Hakikat Aracı Olarak Müzik Üzerine

“Gerçekliğe karşı duyarlı olmak için savunmasız olmalısınız. Ve bana göre savunmasız olmak, kişinin kaybedecek daha fazla bir şeyi olmadığını söylemenin bir başka yoludur.”

Kendini tanımak hayatın ödülleri arasında en zoru olabilir. Kazanması ve katlanması en zor olanı. Kendinizi tanımak, evrenin entropik fırtınası içinde sarsılmaz bir sabitlik değil, sürekli akış halinde bir dizi kırılganlık olduğunuzu bilmektir. Kendinizi tanımak, dokunulmaz olmadığınızı bilmektir.

Bu kırılganlıkla dürüstçe karşılaşmak sanatın kaynağıdır: Her sanatçının sanatı, güzellik dediğimiz canlılığa karşı aşırı duyarlılıkla başa çıkma mekanizmasıdır. Dünya tarafından etkilenmenin, dışımızdaki bir şeyin içimizdeki bir şeyi derinden harekete geçirmesine izin vermenin aşkın ve dehşet verici kapasitesi. Bu nedenle tüm büyük sanat -ki yalnızca dürüst sanat büyük olabilir- kırılganlığın eseridir ve tüm bütünlük kişinin kırılganlıklarına sadakatinin işlevidir.

Bob Dylan (d. 24 Mayıs 1941), 1977’de Jonathan Cott’la yaptığı bir söyleşide -sıradışı zihinlerin sıradışı duyarlı ve bilge araştırmacısı- nüfuz edici içgörü şiirselliğiyle işte bu konuya değinir.

Cott, Listening Interviews, 1970-1989 (Public Library) adlı koleksiyonunda yer alan söyleşinin girişinde Dylan’ın yeteneğini duygulu ve keskin bir şekilde özetliyor:

“Onun şarkıları bir mucizedir, yolları gizemli ve anlaşılmazdır. Sözleri ve müziğiyle, dünya deneyimimizi yeniden uyandırdı ve böylece değiştirdi. İfadede (“Doğmakla meşgul olmayan ölmekle meşguldür”) ve imgede (“Rüyalarım demir ve çelikten / Büyük bir buketle / Güller sarkıyor / Göklerden yere”) şair ve sanatçının vates (eski Kelt ozanları, peygamberler ve filozoflar için kullanılan teknik bir terim. ç.n.)  -bedenin politik vizyoner gözü- olduğu fikrini canlı tutarken, Charles Baudelaire ve Charley Patton’ı, Arthur Rimbaud ve Smokey Robinson’ı eşit derecede kucaklayan ve saygı duyan bir sanat anlayışına kendini her zaman açık tutmuştur”.

Dylan’ın gizemli ve mucizevi olanla olan ustalığı her zaman bilinçdışını yaratıcılığın merkezine yerleştirme ethosundan kaynaklanmıştır. Dylan, bütün samimiyetiyle, “iç benliğin dış benliğe karşı çıplak yabancılaşması” hakkında olduğunu söylediği filmi Renaldo ve Clara‘yı üzerine konuşurken Cott’a şunları söylüyor:

İnsan duyguları büyük bir diktatördür.

[…]

Duygularınızın kölesi olamazsınız. Duygularınızın kölesi olursanız, duygularınıza bağımlı olursunuz ve sadece bilinçli zihninizle uğraşırsınız… Bilincinize olduğu kadar bilinçaltınıza, bilinçdışınıza, süper-bilincinize de sadık olmalısınız. Doğruluk, dürüstlüğün bir yönüdür. Kendinizi tanımakla ilgilidir.

Gerçek doğruluk, kırılganlığın dürüstlüğünü gerektirir. Dünya ile aramızdaki, gerçekliğin varlığımızın odasına girdiği ve sanatın dışarı aktığı o büyük kapakçık”. Dylan şöyle söyler:

“Gerçekliğe karşı duyarlı olmak için savunmasız olmalısınız. Ve bana göre savunmasız olmak, insanın kaybedecek bir şeyi olmadığını söylemenin başka bir yoludur. Karanlıktan başka kaybedecek bir şeyim yok. Ben bunun çok ötesindeyim.”

Sohbet insanlığın en büyük ruhani bilgelerine, çeşitli geleneklerden ebedi hakikatlere en iyi erişebilen ve öğretebilen öğretmenlere geldiğinde Dylan, Cott’un “daha fazla duyguyla konuşuyor ve öğretiyorlar” gözlemine karşı çıkarak, hakikat için düzenleyici bir ilke olarak duyguya meydan okumasını yineler:

“Ben duygulara inanmıyorum. Onlar kalplerini kullanır, kalpleri onları değil.”

Aldous Huxley’in müziği “şeylerin kalbinde yatan kutsanmışlığın” büyük aydınlatıcısı olarak görmesinden bir nesil sonra, Dylan müziği vahyin yüce bir aracı olarak göklere çıkarır: İçsel dürüstlüğü, gerçeğe olan temel sadakati, zamansallığı, ebediliği, kişisel ve evrenselliğiyle:

“Müzik gerçektir… Müzik evrendeki melekleri kendine çeker.”

Bob Dylan zamanımızın Bach’ı olabilir.  Onun müziği “herhangi bir şeyin veya her şeyin nihai ifadesini” içeren evrensel gerçeğin nadir taşıyıcısıdır.

Müziğin tekil gücü üzerine üç yüzyıllık sıra dışı zihinleri, müzik, duygu ve aşkınlık üzerine Nick Cave ile tamamlayın, ardından akıl sağlığımızın anahtarı olarak kırılganlık üzerine psikolog Erich Fromm’u, insan olarak kırılganlığımızla nasıl başa çıkabileceğimiz üzerine filozof Martha Nussbaum’u ve kendini tanıma cesareti üzerine filozof-şair Kahlil Gibran’ı yeniden ziyaret edin derim.

 

*Bu yazı The Marginalian dergisinden çevrilmiştir.

Çeviri: Ali Tacar

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl