Ana Sayfa Kritik Covid 19: Hepiniz değişmek zorundasınız!

Covid 19: Hepiniz değişmek zorundasınız!

Covid 19: Hepiniz değişmek zorundasınız!

Korona salgınıyla birlikte kuşkusuz pek çok şey değişecektir.

Çünkü ‘COVİD 19’ bize değişmenin zorunluluğunu dayatıyor.

Yaşadığımız, kurguladığımız, şimdiye değin bildiğimiz ‘gerçeğin’ bir yalan olduğunu ve başka bir ‘gerçekle’ yüzleşmemiş gerektiğini ağır ve trajik bir bilançoyla önümüze seriyor.

İnsanoğlu hiç bu kadar, bu denli açık tercih de bulunmaya zorlanmamıştı. Milyonlarca insanın öldüğü 2 dünya savaşı bile böylesine bir tercihi insanlığın karşısına koymamıştı.

İnsan doğaya karşı mutlak bir hâkimiyet kurduğunu düşünüyordu. Modernleşmenin düsturu insanın ve bilimin üstünlüğü olarak çoktan ilan edilmişti.

‘Nihilizm’ hemen her şeyin karakteri olmuştu. Devletlerin, bireyin ve pek çok ahlak yapısının temel argümanı gibiydi.

İnsan kendi çıkarı için yalnız insanı değil doğayı da katletmekten çekinmediği bir çağı yaşıyorduk. Bilim ilerlemenin değil öldürmenin, yok etmenin bilimi olmuştu. İnsanlar oturdukları yerden binlerce kilometre uzaklıktaki hedefleri en gelişmiş teknolojilerle vurabiliyordu artık.

Ancak doğa insanoğlundan daha güçlü olduğunu gözle görülmeyecek kadar, zerrece bir mikropla bunun böyle olmadığını gösterdi.

İnsanoğlu doğa karşısında bir yenilgi daha yaşıyordu. ‘İnsan ve doğa’ rekabete dayanan bir yarışa girdiği sürece sürekli yenilecekti, bugün yine bu yenilgiyi yaşıyor. Neoletik Çağdan buyana bu rekabetten, savaştan kazançlı çıkmak için devletler, teknolojiler yarattık ancak bu savaşı insanoğlu kazanamadı.

Artık bunun farkına varıp baştan aşağı değişmeliyiz. Ne saplantılı antropormofik, ne kör bir panteist ne’de antropomorfist olacağız. Modernleşen dünyayı her boyutuyla yeniden değerlendirip doğanın karşısına yeniden çıkmalıyız. Bu rekabet veya savaş için değil barışmak için, birlikte yaşamak için olmalı.

Dolaysıyla doğanın bize gönderdiği ve bizim adlandırdığımız ‘CORONA 19’ parolasını hemen herkesin acilen çözmesi gerekiyor.

Parola bu defa çok güçlü! Bir sınıf, bir ırk veya bir devlet tek başına çözemez. Bütün sınırlar kalkarak çözmemiz gerekiyor. İşçi sınıfının, emekçi sınıfların merkez dışı kalan ezilen ulusların yapamadığını bu salgın yapıyor. İnsanlığın bütün birikimini sorguluyor.

Hepimiz değişmek zorundayız!

Başta iktidarlar, siyasi ve sosyal tercihler, ekonomik yönelimler, tasarruflar, devletlerin 5 yıllık planları, bütçeler, stratejik yatırımlar, ulusal ve uluslararası ilişkiler gibi pek çok şey.

Bu değişimlerin farkında olanlar veya olmayanlar diye ayırmak gibi bir lüksümüz yok.

Ya hep beraber değişeceğiz ya da hiçbirimiz değişmeyip yok olacağız.

O övülen ‘devlet aklı’ artık değişmek zorunda! Aksi takdirde insanoğlunun nesli tükenebilir.

Bu değişim nereden başlayacak?

Kuşkusuz ‘devlet aklından’ başlamayacak, bizden, bireyden başlayacak! Kendimizden başlayacak!

 Örneğin; bireysel yaratıcılığımız, alışkanlıklarımız, sosyal aktivitelerimiz hem değişmeye hem de giderek çeşitlenmeye başlayacak.

Bu çok açık.

Öykü, şiir, roman, anı yazanın artığı gibi tiyatro, resim, heykel yapan, türkü, şarkı söyleyen, yemek yapan da artacak.

Kısa filimler, belgeseller çekilecek.

İnternetin ve cep telefonun hayatımıza girmesiyle yaşadığımız değişimler çok daha köklü değişimlerle çoğalacak.

Cep telefonları sayesinde tolumun büyük çoğunluğunun fotoğraf bilincinin gelişmesine benzer değişimler söz konusu olacak.

Yani yeni bireysel ve sosyal varoluşlarımızın değişimine tanık olacağız.

Herkes doğaya, hayata eskisi gibi bakmayacak.

İnsanlar yaşamak zorunda olduğu için değil zevk almak için yaşanması kavrayacak.

Doğa ve hayat karşısında yeni bir estetik alan yaratılacak ve bunu kendimiz yapacağız.

İnsanlar doğa ve hayatı bir sanat gibi yaşamaya başlayacak.

Sanatla uğraşacaklara şimdiden küçük bir uyarıda bulunmak isterim.

Unutmayalım ki ‘iyi’ veya ‘kötü’ diye nitelenen sanat anlayışı dün de yoktu bundan sonra da olmayacak.

Bu yargılar iyice önemsizleşecek. Böyle niteleme ve yazma meselesinin önümüzdeki dönem rafa kalkacak bunun yerine sanat ‘bilinci’ aranacaktır.

Başka türlü hayatın yaşanabileceğini ve sanat yapılabileceğini öğreneceğiz.

Bunun nedeni de çok basit; doğa ve hayatın durağan değil, sürekli değişen bir yapı olmasıdır. Ve her birey farklı düzeylerde hayatı yaşar.

Doğa ve hayat bu kadar değişkense sanat da yaşantılar da değişkendir.

Tabii ki bunları söylemek için doğanın, hayatın ve sanatın en özgür yaratıcı edim olduğunu kanıksamak gerekir. Doğa ve hayat özgür yaşamak için bize sunulmuş değil miydi!

Bizler sanatın hayatla, insanla ilişkisinin daha sıkı olduğunu kavrayacak, bu doğrultuda inancımız gelişecek, derinleşecek.

Hepimiz hep birlikte bu değişime tanık olacağız.

Bütün acılarımızı içimize gömerek hoş geldin yeniçağ, hoş geldin yenidünya, hoş geldin yeni insan demeliyiz!

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl