Ana Sayfa Litera ERIK SATIE: Pek sıradan olmayan bir hayat

ERIK SATIE: Pek sıradan olmayan bir hayat

ERIK SATIE: Pek sıradan olmayan bir hayat

Erik Satie’nin Gymnopédie No 1’i popüler bir klasik olabilir fakat büyüleyici ve eksantrik Fransız bestecide çok, çok daha fazlası var.

Sinemacılar Erik Satie’nin hayatıyla ilgili bir püf noktasını gözden kaçırmıştır. Biyografik bir film neredeyse her şeyi barındıracaktı: erken başarısızlığı ve anlaşılmazlığının hayatının son döneminde gelen şöhrete yol açtığı yetenekli ama garip bir adamın heyecanlandırıcı hikâyesi; bir miktar akrobatik seks (kelimenin düz anlamıyla – biricik kız arkadaşı önceden bir sirke kaçmıştı); güçlü bir dil, şiddet, skandal ve dava (çabuk parlamasıyla ünlüydü, üstelik bir müzik eleştirmeniyle atışması yüzünden tutuklanmıştı); 1885-1925 Paris’inin cazibesi; Stravinsky, Picasso ve Diaghilev gibi insanların hayatında oynadığı rolün bir figürandan daha fazla oluşu; Montmartre kabarelerinin dekadan manzarası; ah, ayrıca, esas adam ile arkadaşları Debussy, Ravel ve Poulenc tarafından hazırlanmış olağanüstü bir film müziği.

Böyle bir filmin henüz var olmaması (Mike Leigh? Stephen Frears?) ve Satie’nin doğum gününün 150. yıldönümü olması nedeniyle bu süre içerisinde oyuncuya ve piyaniste uygun müzikal bir tiyatro eseri – bir “tiyatresital”? – yazmam gerektiğini düşündüm. Satie’nin piyano üretiminin şaşırtıcı genişliği ile aşırı derecede değişken, kaotik olarak yaratıcı ve aralıklı olarak işlevsiz geçmiş hayatı üzerine derinlemesine düşünen olgunlaşmış Satie’yi beraber dokuyacak, bir saati aşan uzunluğuyla her şeyi sergileyen, yarı monolog, yarı piyano resitali.

Satie’nin bir piyano albümünün kartonetine 20 yıl kadar evvel yazdığım yazıdan beri Satie’nin hayatı ve müziğine hayranım. İlk vurulduğum şey, Satie’nin en çok bilinen eserleri olan Gymnopédies ve Gnossiennes’in, onlara göre daha ilginç ve devrimci olan daha geniş ve geç dönemki yapıtlarının büyük kısmını temsil edememeleri olgusuydu. İkincisi, eksantrik biyografisi beni peşi sıra sürüklemişti – dedikleri gibi, biyografisinin çoğu telafi edemeyeceğiniz cinstendi.

Satie’nin bir alay dolusu tuhaflık hikâyesi var. 1890’larda Montmartre’de kurduğu tek kişilik dini bir tarikat. Piyano eserlerinin çılgın başlıkları. On yıl boyunca aralıksız giymeye devam edeceği, birbirinin aynısı olan yedi tane gri renkli fitilli kadife takım satın alması. Daima sadece beyaz renge sahip yiyecekleri yediğini iddia etmesi. Yediği farz edilen omletin 30 yumurtayla yapılmış olması ya da tek oturuşta 150 istiridyeyi tüketmesi. Ve en olağanüstüsü, tamamen duygulanım yüklü Satie’ye has bir olay: Yirmili yaşlarının sonunda Montmartre’den banliyödeki küçük bir bekar odasına taşındı ve 1925’deki ölümüne değin otuz yıl burada yaşadı. Tüm bu yıllar boyunca birkaç sokak köpeği hariç hiç ziyaretçi kabul etmedi. Ölümünden sonra arkadaşları evine girdiklerinde tarif edilemez bir sefaletle karşılaştılar.

Picasso

Fakat bunlar tümüyle başıboş eksantriklikten ibaret değildi. Satie’nin zamansız saflığı ve melankolisi Gymnopédie No 1’i popüler bir klasik yapan şey olabilir fakat muhtemelen daha “önemli” olan ve John Cage gibi birinin dikkatini çeken şey, Satie’nin daha geç dönemki hiç de azımsanmayacak üretimiydi: “Mesele Satie’nin uygun olup olmaması değildir. O, kaçınılmazdır,” Cage’in meşhur saygı ifadesiydi. İster birinci dünya savaşı sırasında yazdığı parodimsi, kolaja benzer piyano minyatürleri olsun, ister Cocteau, Picasso ve Diaghilev, Parade’le yaptığı işbirlikleri olsun, Satie’yi ileriki yıllarında avangardın meşale taşıyıcısı kılan hayal gücünün canlılığı ve keskin yeniliği hepsinde mevcuttur. Son dönemlerinde en yakın arkadaşlarının Man Ray, Brancusi ve Duchamp gibi radikal sanatçılar olması ya da daha genç olan Les Six gibi Paris merkezli yenilikçi besteciler olması tesadüf değildir.

Ravel ve Debussy başlangıçta Satie’yi bir öncü olarak sınıflandırmışlardı ancak büsbütün bir iltifat değildi bu – “muhteşem ve sarsak” sıfatlarıyla nitelendirmişti onu Ravel. Fakat Satie’nin vizyoner, öncü olan geç dönem yapıtları onu arkadaşlarının müzikal Empresyonizminden öteye taşıdı. Satie’nin absürd ile sürreali kucaklamak, düşük sanatla yüksek sanatı rahatlıkla harmanlamak için kurallar kitabını paramparça etme arzusu Cage gibi insanları heyecanlandırdı. 1914’te Satie, piyanoyu “düzenleyerek” piyanonun sesini değiştiren (bilinen) ilk besteciydi. Vexations ve Avant-derniéres pensées gibi eserleri Riley, Glass ve Reich’den on yıllar evvel ‘minimalist’ idi. Satie arka fon müziğini (onu “mobilya müziği” olarak isimlendirmişti) ilk öngören kişiydi. Ayrıca René Clair’in 1925 tarihli sürreal filmi Entr’Acte için yaptığı müzik, ısmarlama yapılmış olması ve sahnelerle senkronize edilmiş olmasıyla dikkat çekiciydi.

Bütün harika ilkler, kulağa hoş gelen o sevimli Gymnopédie’nin bestecisinin erişmesi içindi.

Benim işim – Erik Satie: Biçimsiz bir Hayatın Anıları başlığını nihayet aldı – bir montaj eylemi, metnin zengin kilimini dikkatlice seçilmiş ve yerleştirilmiş müziklerle dokuyan bir eylem. Satie’nin söylediği bazı şeyler tam ona has, kelimesi kelimesine onu anlatıyor; ardında bir sürü mektup ve başka şey bıraktı, bazıları anlaşılmaz halde tuhaf yazılar. Onun hakkında duyduklarımızdan bazıları, Montmartre’deki ahbabı ve ortağı yazar JP Contamine de Latour gibi yakın arkadaşlarının hatıratlarından ve gözlemlerinden alınmıştır. “Her gün yemek yiyemedik ama hiçbir aperitifi kaçırmadık” gibi cümleleri pas geçilemeyecek kadar iyiydi.

Ve sonra makul miktarda olan benim metinlerim var – yola koyulurken umduğumdan muhtemelen daha fazla çünkü Satie ve arkadaşlarının zengin kaynak malzemesi sayesinde bu yapıtın sadece kopyala-yapıştır işi olacağını sandım galiba iyimserce. Kısa sürede ortaya çıktı ki daha fazla ince eleyip sık dokumak gerekliydi; montajcı-yazar olarak benim rolüm anlatı ile müziği birbirlerinin etrafında şekillendirmek ve Satie’nin yalnızlığını, sevimliliğini, şiddetli öfkesini, dehasını, erkenden inzivaya çekilişini – ve aleni tuhaflığını – sahnelemeye teşebbüs etmekti.

Çeviri: Onur Civelek

Metnin İngilizce orijinali: https://www.theguardian.com/music/2015/jul/01/erik-satie-a-life-less-ordinary

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl