Unutmanın rüzgârla bir akrabalığı var
bazen geri dönüp ılık ılık dokunur
sonra gider bir kayanın arkasına saklanır
kulaktan kulağa oynar
sonuncu sözcük hep sarhoş
uzak diye bir yer yok
bellek rüzgârdan da uçarıyken.
Her ışıyan ana bir delik
her acıtan ana bir düğüm attığım
halıdan ipek böceğinin çıkışı
ve ıslak merdivenlerden inişi
tabakta balıktan fırlamış gözler
duvarda çembere asılmış kuş tüyleri
bahçede yapraklarını fırtınaya vermiş bir ağaç
kendini çürütüyor içine ağlayarak.
Suyun altındaki her şey derinleşiyor
içimdeki acıyan hayvan
dibe çökmüş bir yumru
uyutmuyor suyu.
Uzayın rahminde geçiyor film
geçerken kısa, gözünü kapatınca uzun
dünya da ölecek mi ey senarist?
_____
ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU
Bazı şiirler, ilk dizeden (dize terimi bazı şiirlerde geçerliğini yitirdiğinden onun yerine satır/imaj/dile getirilen, ifade… vs. de denebilir) hemen yakalayıverir okuru ve sonuna kadar okutur (benzer sebepten izletir/inceletir… vs. de denebilir) kendini. Dilek Değerli’nin Her Film Bitiyor isimli şiirinde, okurun (en azından liriğe ilgi duyan bazı okurların) buna benzer bir his duyma olasılığı yüksek görünüyor. Her ne kadar benzeşim (kimi okurlar bu türden çıkarımlara biraz mesafelidir) yönünde bir ilgiyle başlamışsa da (unutmanın ve belleğin rüzgârla akrabalığı), ilk dize, Değerli’nin şiirinde önemli bir unsur. Tüm bunlara değinirken, lafı, Paul Valéry’nin ‘Şiirde ilk dize Tanrı vergisidir, gerisi alın teridir.’ sözüne getirmek niyetinde değilim; yine de bu sözün çağrıştırdığı, şiirin bütününe bakıldığında üzerinde çalışılıp çalışılmadığının öneminin vurgusunu görmezden gelmiyorum. Diğer yandan, Değerli, şiirinde, anımsamanın yaşama kattığını belirlemeye giriştiği soyut ölçü üzerinden getiriyor dillendirdiklerinin devamını. Şiir öznesinin deneyimleri dolayımında (tabii şairin kendisi, aşkın bir gösteren olarak da alımlanabilir), kısacık anların çok büyük anlamlara geldiği bir duygu/düşün dünyasını ziyarete açarak söylemsel bir bütünlük kuruyor. Ölüm olgusunun daha çok dezenkarnasyon tarafına bakmaya meyledip ölümün her zaman hayattan uzun sürdüğünü hatırlatarak şiirini noktalıyor. Bu bakışta, şiirdeki ‘geçerken kısa, gözünü kapatınca uzun’ ifadesinde tam karşılığını bulan bir öte-dünya kabulüyle, ister istemez kendiliğinden spiritüel/mistik bir içerik peyda oluyor.