Ana Sayfa Litera Kelimeler Aşkına!

Kelimeler Aşkına!

Kelimeler Aşkına!

Düşünce evreninde kelimelerin cümbüşüne denk geliyorum bazı geceler, çoğunlukla dolunayda. Birbirinin kuyruğuna takılmış uçurtmalar gibi, döne dolana bir alçalıp bir yükselerek ama düşmeden süzülüşlerine… Kelimelerin karanlıkla öpüşmeleri cümlelerle sevişme arzusu yaratır da, aklı baştan alan hazza mı dönüşür acaba diyorum yazmaya aşık olan insanlarda… Şiir mi olur, şarkı mı olur, bazen bir cümle mi olur belirsiz ama sevişmenin kalitesiyle doğru orantılı, çoğunlukla da benlikle ters orantılı piçler mi peydahlanır bahsi geçen cümbüşten?..

Kelimeleri kullanarak meramımızı anlatır, ihtiyaçlarımızı dile getirir, iletişimlerimizi kurar, mutlu veya mutsuz olur, sevgilerimizi, kızgınlıklarımızı dile getirir ve yine kelimeler aracılığı ile kavga eder, sanatın ise zirvelerini zorlarız…

Peki onca hâlimize tercüman olan kelimelerin kendileri ile kavga eder miyiz?

Hep köprüler kurmaz kelimeler.

Kelimeleri kullanarak birilerine küseriz, çekeriz resti ve bir daha da o insan veya insanların yüzüne bakmayız. Peki ya kelimelere küsmüşsek?

Şair-Yazar Metin Aydın “kalem yazarın kalbidir“ der. Gerçekten öyle midir? Kelimeler insan kalbini yansıtır mı, yoksa kelimelerle oynayarak insan kendine de çok çetrefilli bir oyun mu oynar? Kelimelerin baştan çıkaran efsunlu dansı karşısında, cümleler uğruna gerçekte hissettiği duygulara ihanet eder mi acaba insan? Benliğini romandan yastıklara dayar mı? Sırtına şiirden örtüler mi örter, ürpertisi diken diken duyguların akrep gözlerine gözlerini kırpmadan bakarken kelimeler?.. Olduğu hâli ile bilinmesini istemediği ne varsa, kelimelerden kafesler mi örer harf harf insan bilinmesini istediği kadarına düşüncelerinin? İnsanın kendi gerçekliğine mezar olan kaç cümlenin altında kelimelerle saklanan anlam yattığını kim bilebilir ki, kelimelerle oynayanlardan başka!

Kelimeler duyguları ve hissedilenleri, düşünceleri ne kadar ağır olurlarsa olsunlar inceltmeye yarıyor, hafifletmek kadar da hafife almaya sanki… Hissetmek geçişme özelliği taşısaydı yeterince, pek çok insanın acısı diğerini zehirleyip öldürebilirdi. Kelimeler hissedilen duyguların his olarak değil de, anlam olarak sadece anlaşılması istenen parçacıklar kadarının aktarılmasına yarıyor sanki…

Düşünsene, varlık sancısı, yokluk sancısı nedeni ne olursa olsun, içindeki uçurumun dibindesin ve kelimelerden başka halatın yok. Tırmanırken kanının uyuşmasını, nefesinin yetmediğini, kanayan, parçalanan bedenin ve ruhunun ızdırabını kimse bilmesin istiyorsun, bir yönü ile de Yusuf’un kör kuyusuna da olsa bağırmak istiyorsun! Ve işte oyun başlıyor, şairsen şiir, yazarsan roman vb. ile özneni nesneye bölüyorsun… Sokaktan geçen herhangi biri olmayan bir insansan da, kelimelerin suç ortaklığı ile dönüşeceğin şeyin sıfatı, oyunbaz kelimelerle kurulan ve oyunun nedenlerini iplemeyen sonuçlarına benziyor…

Anlam. Kelimeleri kelime yapan anlamları olmalı, iliklerine kadar boşaltılmış olsa da bazı kelimeler, en azından birilerinin zihninde kısır da olsalar anlamları ile yaşamaya devam ediyorlar. Kısır diyorum, çünkü anlamdan anlam doğmuyorsa, kelimenin yaratma yetisi tıpkı hadım edilmiş harem ağası gibi cayır cayır duyguların bekçiliğinden başka fonksiyonu olmayan pasif birer nesneye dönüşerek anlam kaybına uğruyor. Anlamın uçsuzluğuna rağmen işlevde pasif olanı, kelimenin güzelliğine rağmen pasif olanı, aşkın büyüklüğüne rağmen pasif olanı… Pasifliğin hafif sıklet ağırlığında preslenen duyguların, hayalet misal dolaşan anlam artığı kelimelerin ölemeyişi hezeyanına dönüşen kriminal vaka ve işte anlamını kaybetmiş kelimeler mezarlığı. Toprak bile kokmuyor!

Kelimelerin hissettiklerimizi ifade etmeye yetmediğini anladığım bir dönemde aşkla sevdiğim kelimelere küstüm. Konuşmayı unutacak kadar, bir harf yazmayacak kadar içimden ve dışımdan küstüm. Öyle ya, kelimeler de anlatamıyorsa hissettiklerimizi, en çok da acılarımızı, acaba ben mi kelimelerin hakkını veremiyorum deyip kendime de küstüm. Kelimelerle kavga edebiliyor insan anlatmak istedikleri anlaşılmadığında ve küsebiliyor onlara. En fenası ise kelimelerin öldürme kuvveti de var. Nice duyguları öldürebiliyor kelimeler. Hayalleri de. Peki kelimeler ölür mü?

Örneğin: Bir kelime olan bir ad diyelim ki Arif, Arif’e yüklenen anlam değişmediği sürece Arif fiziki anlamda ölebilir ama Arif’e kelime ve ad oluşu dışında yine kelimelerle anlam yükleyen kişi yasadıkça Arif ölmez. Ya, Arif’in anlamı ölmüşse?

Kelimelerin anlamları insanlar için ölebilir ama kelimeler yaşamaya devam ederler. Demek ki ölen anlamlardır kelimeler ölmez. Anlamı kelimeden çıkartığında kalan soğuk harfler dizgisinden ibaret olan lügatta mevcut nice kelime, kendi ezber anlamına rağmen insanın o kelimeye yüklediği özel anlam ile ruh bulur.

Kelimelerin öldürme kuvveti de vardır, kendi anlamlarını bile öldürebilirler. Sen anlamlarını öldürdün diye de kelimeler ölmezler. Kelimeler var olmaya devam ederler, onlara ruh üfleyecek durağan anlamlarına, akışkan anlamlar katacak kelime avcılarını avlamak için kıvrımlarının tüm cazibesi ile dansları sürer. Kelimelerle kurulacak cümleler aşkına insan kim bilir olduğu gibi olan hangi hâlinden, olduğu gibi olmayan şiirden heykeller, romandan heykeller yontar ve sanat aşkına sunar edebiyat sunağına… Kelimelerin insanı tamamladığına değil, eksilttiğine inanıyorum ve oyaladığına… Kelimelerle oynarken ise insanın oyalandığına. Her tamamlanmış cümlenin noktası cümlenin ta kendisi aslında. Dışarıda şahane bir yağmur yağıyorken yağmura kelimelerce methiyeler dizmeye çabalarken, ıslanmanın tadını almak yerine kelimelerle köşe kapmaca oynayan insanların yaşamak yerine yazmaları hayali gerçekten daha çok sevdiklerini düşündürür bana ve kelimelerle oynamayı anlamlarını yaşamaktan çok daha fazla sevecek kadar korkak(!) olduklarını… Yaşayan, konuşan ve yazan cesur insanları kelimelerindeki ruhtan tanırız, bizden asırlarca önce yaşamış olsalar da… İnsanlar ölür, insanların anlamları ölür, kelimelerin anlamları da ölür-öldürülür ama kelimeler ölmez. Uzay boşluğunda şuursuzca dans etmeye devam eder kelimeler. Ruhundan üfleyecek olan anlam avcılarının kelimeler uğruna ödeyebilecekleri bedellerdedir davetkar gözleri…

Kelimeler pandoranın kutusu gibi açıldıkça kelimeleri, kelimeler açıldıkça anlamları yaratmıyorsa, anlamlar anlamlarına anlam katmıyorsa neden yorarlar ki insanı?

Kelimeler aşkına mı?

Desen: Ekin Urcan

 

 

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl