Küresel Batı’nın egemenliği son mu buluyor? Bizi nasıl bir dünya düzeni bekliyor? Yapısal antropolojinin kurucusu Claude Levi-Strauss’a (1908-2009) göre Batı, miadını doldurdu, dünyaya örnek olmaktan çıktı, çünkü Aydınlanmacı Batı düşüncesinden totaliterlikler doğdu. Kalkındılar ama bunun bir bedeli oldu. Bilim ve teknoloji ilerledi, böylelikle kitle imha silahları da… 1986 tarihli Japonya konuşmalarından oluşan kitabında Levi-Strauss, insanlığın antropolojiden ve dolayısıyla ‘ilkel’ topluluklardan öğrenecekleri olduğunu ileri sürer. Bu görüşün bir benzerini 2020’de yitirdiğimiz antropolog David Graeber’in ‘Anarşist Bir Antropolojiden Parçalar’ kitabında görürüz: Ona göre antropoloji, devletsiz halkları çalıştığı için, toplumsal bilimler içinde eşsiz bir role sahiptir, “başka bir dünya mümkün” dedirtmektedir.

İnsanlığın Ortak Paydası

Asıl konumuza dönersek, Levi-Strauss, antropolojik ilgiyi insanlığın başına götürür; bu ilgi ilerleyen yüzyıllarda yolculuk günceleriyle renklenecektir. İnsanlık, tarihinin neredeyse tamamında ‘ilkel topluluklar’ olarak yaşamıştır. Yazara göre, antropoloji, yalnızca geçmişe ayna tutmakla kalmaz; aynı zamanda insanlığın ortak paydalarını ortaya çıkarır ve konuya bu açıdan yaklaşıldığında bugünkü uygarlığımız bir normdan çok bir istisnadır. “Antropolog, “Böyle gelmiş,” dediğimiz için “doğal”  addettiğimiz şeylerin, kendi kültürlerimize özgü kısıtlamalar ve zihinsel alışkanlıklardan ibaret  olduğunu gözler önüne serer” der (Levi-Strauss, 1986, s.54).

Kazan-kazan Sporu

İlkel topluluklarda nüfus artış hızı genellikle sabittir; nüfus yoğunluğu düşük olduğundan bulaşıcı hastalıklar o kadar etkili olmaz. Beslenme düzenleri ve fiziksel etkinlik içinde olmaları dolayısıyla yüksek tansiyon gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar da pek görülmez. Öte yandan, Yeni Dünya yerlilerinin soyunu kıran Batı kaynaklı salgın hastalıkları da anmalı. Bu yaşantı, aynı zamanda savunmasızlığı getiriyor. Yine de, günde 2-4 saat çalışarak besin gereksinmelerini karşılayabiliyorlar; daha çok boş zamanları var. Ayrıca, doğal kaynaklara ilişkin eşsiz bilgileri var. Düşünme biçimleri de doğal olarak farklıdır. Levi-Strauss bize şu örneği verir:

“Yeni Gine’nin iç kısımlarında yaşayan halklar misyonerlerin futbol oynadığını görüp, bu oyunu büyük bir hevesle benimsemişlerdi. Ama iki takımdan birinin galibiyeti yerine iki      takımın da galibiyet ve mağlubiyet sayısı eşit oluncaya kadar maç yapmaya devam   ediyorlardı. Oyun bizdeki gibi, bir taraf galip gelince değil, iki tarafın da mağlup olmadığı kesinleşince sona eriyordu” (Levi-Strauss, 1986, s.34).

‘İlkel’in Sömürüsü, Batı’nın Yükselişi

Levi-Strauss ‘ilkel’ topluluklara bakarken, küresel Batı sömürgeciliğinin onların üzerindeki yıkıcı etkilerini göz ardı etmez. Batı’nın yükselişinin ‘ilkel’in sömürüsüyle doğrudan ilişkisine dikkat çeker. Bugün bu nedenle avcı toplayıcılar en zor yaşam koşullarının olduğu dar alanlara hapsedilmişlerdir. Elverişsiz koşullarda yaşam konusunda son derece başarılıdırlar.

Levi-Strauss’a göre, antropolojinin tutkuları, toplumsal bilimlerdekini aşan bir nesnellik ve bütünlük düşüncesidir. Tarihsel olarak antropoloji, insancıllığın son halkasıdır. “Hiçbir insan topluluğu[nun], başka toplulukları göz önüne almaksızın kendini kavrayamayacağı” (Levi-Strauss, 1986, s.34) çoktan anlaşılmıştı. Antropoloji, ürettiği bilgiyle insanlığa bilgelik ve alçakgönüllülük aşılayacaktır:

“Antropologlar, yaşam biçimlerimizin, inandığımız değerlerin, mümkün olan yegane yaşam biçimleri ve değerler olmadığını; başka yaşam tarzlarının, başka değer sistemlerinin de insan   topluluklarının mutluluğa ulaşmasına imkan vermiş olduğunu ve hala da vermeye devam ettiğini kanıtlamaya çalışırlar. Dolayısıyla antropoloji, böbürlenmelerimize gem vurmaya, başka yaşam tarzlarına saygı duymaya, bizi şaşırtan, şoke eden ya da tiksindiren başka usulleri öğrenmek suretiyle kendimizi sorgulamaya çağırır bizleri” (Levi-Strauss, 1986, s.37).

Yapay Üremenin Temsilleri

Levi-Strauss daha sonra günümüz toplumlarında yapay üremenin getirdiği sınıflandırma sorunlarını ele alır. Yapay üreme yöntemleri sayesinde, birden fazla analı ve babalı çocuklar doğmakta ve biyolojik anne-babalıkla toplumsal anne-babalık birbirinden ayrılmaktadır. Antropolojinin temel konularından biri olan akrabalık, ders kitaplarındaki simgesel yöntemlerle artık tümüyle tanımlanamaz duruma gelmiştir. Levi-Strauss’un bu kapsamlı çözümlemesinde eksik olan ise, günümüzde görülen bakışımsızlıktır (asimetri): Yüksek gelirli ülkelerden anne adayları, taşıyıcı annelik için düşük gelirli ülkelerden anneleri seçiyorlar. Tersini görmüyoruz (Gezgin, yayında). Bu da, taşıyıcı anneliğin geleneksel annelik kadar ‘mukaddes’ sayılmadığını gösteriyor.

Gelecek Düşü

Levi-Strauss, insanların makineleştiği değil makinelerin insanlaştığı bir gelecek düşler. Böylelikle düzen, insanları köleleştirmekten vaz geçecek ve gelişmiş toplumlar, ‘ilkel’ toplulukların kimi olumlu özelliklerine kavuşacaktır. Sık sık doğa bilimlerinden ve teknolojiden örnekler verir.

Görüldüğü gibi, Levi-Strauss’un eskimeyen görüşleri var. İlerleyen onyıllarda da okunuyor olacak. Akıcı bir dil, kapsayıcı akıl yürütüş ve düşündüren cümleler…

Kaynakça

Gezgin, U.B. (yayında). Asya’da 15 Yıl: Yükselen Bir Coğrafyanın İzinde.

http://ulasbasargezginkulliyati.blogspot.com/p/asyada-15-yil-yukselen-bir-cografyanin.html

Graeber, D. (2007/2012). Anarşist Bir Antropolojiden Parçalar [Fragments of an Anarchist Anthropology] (çev. Bengü Kurtege-Sefer). İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.

Levi-Strauss, C. (1986/2011/2014). Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji [L’Anthropologie face aux problèmes du monde moderne] (çev. Akın Terzi). İstanbul: Metis.

TEILEN
Önceki İçerik“Ballard Kitabı” Çıktı!
Sonraki İçerik“Bu Nasıl Bir Gezegen Böyle, Canım?”: “Wakarimasu, Anjin San!”
1978’de İstanbul’da doğdu. Türkiye, Vietnam, Tayland ve Malezya’da 15 yıl ders verme deneyimine ve Yeni Zelanda (doktora), Avustralya (ortak proje) ve Latin Amerika’da (gazetecilik) araştırma deneyimine sahip bir akademisyen-yazardır. Araştırma ve öğretim konuları, iletişim, psikoloji, eğitim bilimleri, şehir plancılığı, Asya çalışmaları vb. gibi geniş alanları kapsamaktadır. Eğitimini Darüşşafaka, Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ ve yurtdışında tamamlayan Gezgin’in yayınlanmış 13 kitabı ve çok sayıda kitap bölümü, makalesi ve gazete yazısı vardır. Akademik çalışmalar dışında, çeşitli dergi ve gazetelere köşe yazıları yazmakta; şiir, şarkı sözü ve deneme türlerinde yapıtlar vermekte ve çeşitli ülkelerden şairleri Türkçe’ye kazandırmaktadır.