Ana Sayfa Litera Napoli’de Polonya Haberlerini Okumak

Napoli’de Polonya Haberlerini Okumak

Napoli’de Polonya Haberlerini Okumak

Kucağında ¨Cavalier King Charles Spaniel¨ cinsi köpeği tutmakta devam eden bir gazete okuru, sol eliyle kavradığı gazetesini yanı başındaki üç arkadaşına okuyor.

Paris’te basılan ama Napoli’ye galiba birkaç günde ulaşmış Gazette de Franceın son sayısını okuyan, Polonez Kontu Potocki’dir; İtalya’da gönüllü sürgündedir.

Diğer üç çehreden biri sanki anlatılanları daha iyi işitmek üzere kulağını yan çevirip yüzünü hafifçe eğmiştir.

Ortadaki ise uzak ihtimalleri hayale kalkışmadan evvel hesabını yapmaya cesaretsizlik göstermekte, dalgın dinlemektedir.

Kontun hemen yanındaki haberi dinlemek yerine sanki ressama bakmakta, ressamın durduğu yerde biz seyredenler olacağımız için, asıl bize, biraz da şaşkınlıkla bakmaktadır.

O ressam Orest Adamovich Kiprenskydir; usta bir portre sanatçısıdır.

Bu resmi de 1831’de Polonyalı dostları için yapmıştır.

 

Kiprensky, Napoli Sanat Enstitüsü’nün davetlisi olarak İtalya’ya 1830’da gelmeden evvel, Rus Romantizminin büyük ismi Alexandre Puşkinin bir portresini yapar, tabloyu geride, vatanında bırakır, öyle yola çıkar. 

Puşkin, ressamının arkasından bu portre için ¨Ayna beni şımartıyor!¨ demiştir. Titiz bir şair, inatçı bir yazarın söylediği sözü bir kenara not alınız; yazımız akıp giderken kaybolmasın.

Kiprensky’nin bulunduğu Napoli’de pek çok Rus sürgünü, Çarlık rejiminin muhalifi siyasi kaçaklar, onların ensesinde nefesi gezinen Çar’ın polisi, bütün bunların yanı sıra Polonya’dan uzaklaşmış Polonya milliyetçisi aydınlar da vardır. 

Kiprensky hepsiyle yakın dosttur, hele Polonezlere bir başka dostluk besler. 

Zira ülkesi, Çarlık Rusyası, Polonya’nın büyük bir bölümünü işgal altında tutmaktadır. Tam da bu sırada,1830 yılında, tarihe Kasım Ayaklanması adıyla geçen Polonyalı genç subayların başlattığı direniş, birden tüm ülkeyi kaplayacak ve başka coğrafyalarda sonra göreceğimiz milli kurtuluş savaşlarından bir ilk yaşanacaktır. 

Ama durun, hemen heveslenmeyin; başarısızlıkta sonlanır.

İşgal altındaki Polonya’dan uzakta kalmış dört isim, Rus Kiprensky’nin Napoli’de yapacağı tablonun ¨roman kahramanlarıdır.¨ 

Gazeteyi okuyan Kont Alexandre Stanisłav Potockidir, demiştik. 

Potocki, laf aramızda, sıkı Mason’dur ve aynı zamanda, 1802’de özel olarak çağrıldığı Malta’da Tapınak Şövalyelerince omuzuna kılıç değdirilerek üstüne kızıl pelerin örtüp, mor kuşak bağlamıştır. Fakat şimdi ülkesinin Rus işgalinden uzak, Napoli’de napoliten serenad dinleyerek vakit geçirmektedir. Kasım Ayaklanmasına da pek kulak asmaz, sadece meraktan gazete haberlerini okumaktadır. Potocki, Kasım Ayaklanmasından sonra yenilen milli güçlerin geri çekilip yer altına inen direnişe, ülkesini terk eden binlerce Polonyalıya rağmen memleketine döner, orada Rus asıllı Alexandra Stokowska isimli bir kadına âşık olur, dost hayatı yaşamaya başlar; Kontluğu kalır bâki…

Potocki’nin Kasım Ayaklanmacılarını desteklemediğini bilmekle beraber onun yanında duranlardan birisi, hemen solundaki, hani bize bakıyor diye dirsek dürttüğümüz şahıs, şair Adam Mickiewicz, portreye mülaki olduğu o tarihte otuz üç yaşındadır; sürgündedir bittabii. Nasıl olmasın, deyin ki, Osmanlı’nın Nâmık Kemal’i neyse, Polonya için biraz öyledir. İttihatçı ve Komitacı yanı fazla olduğundan, Napoli’de durmaz, Avrupa’yı karış karış Jön Türkler gibi dolaşır, sonra yolu Constantinoplee düşer. İstanbul’da ne yapar, söyleyelim, zaten onun bu için buradayız: 1853’de başlayan Kırım Savaşında Polonez ve Polonyalı Yahudileri örgütleyip İstanbul üzerinden savaş alanına göndermektir amacı, fakat Balat-Fener muhitinde başlayıp Constantinople’i titreten Kolera salgınında ruhunu Yedi Tepeli şehirde bırakır. Cenazesi, arkadaşları el üstünde taşıyıp bir Fransız vapuruna koymakla Paris’e ulaştırılır; mezarı oradadır. Mickiewicz’in aklından ne geçtiğini ressam da kestiremediğinden, iş bize düşüyor. 

Zaten ¨ekfrasis¨ yazılarının amacı da bu değil midir! 

Denemeyi yazan, omuzundaki ¨hamuleyi¨ okura yükler: Mickiewicz, Gazette de Franceın Polonya-Pologne haberi okunurken renk vermeden dinlemektedir; gerisi bu yazının okuruna ve tabloyu seyredene kalır.

Onun yanındakinin ismine bereket, biraz uzunca, belli ki ailenin bütün hatırı sayılılarından birer isim kapmıştır: Napoleon Stanisłav Adam Feliks Zygmunt Krasińsky! Bu uzun ismine karşılık kısa bir ömür sürdü, 47’sinde sizlere ömür. Portreye Rus fırçasından karıştığı tarihte ise sadece on dokuzundaydı; zaten taze bıyıkları, pembe yanaklarıyla ressamımız yaşını nüfus memuru gibi zapt eylemektedir. Dedik ya, Polonyalı bu kaçak şair, tıpkı Attilâ İlhan gibi kaçak sonbahar taşıyan birisidir; bu milliyetçi romantik, öteki sosyalist romantik! 

Kiprensky, çizdiği Krasińsky’i ¨âtiye dair müphem hissiyatlar¨ içinde bırakır, bize öyle gösterir, biz de ¨geleceğe ilişkin belirsiz duygular¨ içinde kalmış bu genç, terbiyeli, hani çuval dolusu altının olsa korkmadan emanet edebileceğin’ birisini, işte öyle seyrederiz.

Tablounun, arkasında sanki zirvesinden duman çıkan bir dağ silsilesi ve önünde limanı görülen kısmında yer alan Antoni Edward Odyniectir; o sırada yirmi yedisindedir. Yunancadaki fazilet severler’ karşılığı olan bir kökene dayalı adıyla Philomathes gizli öğrenci teşkilatının kurucuları arasındadır; Vilnuis Üniversitesi’ni de bu yüzden bırakmış, kaçmıştır ve şimdi sürgündedir, yakalanırsa eyvah eyvah olacaktır. Onun yüz ifadesini Rus ressam Kiprensky, daha bir şüpheli imâ vererek çizmiş olmalı; buradan bakınca, yüzünde anlamaya, kavramaya, meseleyi çözmeye ait denklem kurmak isteyen bir ifade görülür. Kimi dedikoduculara göre romantik şair Odyniec azıcık sağırdır da o yüzden böyle işitme özürlü durmaktadır.

Fotoğraf diyebileceğimiz tablonun penceresinden Vezüv yanardağı görülür, üstündeki bulutlar kül ve duman rengidir. Kiprensky’nin, mazallah kızdırmaya gelmez görünen’ ve hâlen aktif durumdaki Vezüv’ün homurdanırcasına, resmine 5.kişi olarak kattığını düşünmek isterseniz, ben yanınızdayım. 

Polonya’da başlayan ayaklanmanın sembolüdür Vezüv! Fakat Çar orduları yangını söndürecek, şimdilik yanardağın kraterinin çanına ot tıkayacaktır; bu ayrı mesele…

Köpeğe gelince, bakın onun başına neler geldiğini bilmiyoruz. Kontun elinden beslendiğine bakılırsa, yediği önünde yemediği arkasında olmalıdır; bu durumda bu cinsin ömür süresi olan 13-15 yılı rahat rahat geçirmiştir. Polonya’daki endişe verici durumdan da zerre kadar müteessir değildir. 

Köpek, tablodaki sahibi Kont efendi ve üç Polonez romantiği ile birlikte, yanlarına Vezüv’ü de alıp Napoli’den nakl-i hâne eylemiştir; şimdi bu tablo Moskova’dadır. 

Adresi de, Tretyakov Müzesi’dir; giderseniz elinizle koymuş gibi bulursunuz.

Kiprensky’nin tablosu Puşkin’in aynada kendisini keşfetmesine dair benzer bir beceriyi yansıtıyor. Tabii ki, ona bakıp geçenlerin değil, Gülten Akının ¨Kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya¨  dediği gibi, portrelere derinlemesine bakmak, bakarken görmek isteyenlerin keşfedeceği bir büyük yolculuğa bilet kesiyor.

Yaşar Kemalin bir roman kahramanı gibi, seyrettiği çevresindeki hayatla bütünleşen küçük Salih olmalı, bu tabloya öyle bakmalı…

Hasılı; Al Gözüm Seyreyle Salih, olmalı…

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl