Ana Sayfa Genel Varlık dergisinin Nisan sayısı: EDEBİYAT İYİLEŞTİRİR Mİ?

Varlık dergisinin Nisan sayısı: EDEBİYAT İYİLEŞTİRİR Mİ?

Varlık dergisinin Nisan sayısı: EDEBİYAT İYİLEŞTİRİR Mİ?

Dosyamız bir soru soruyor, ba­sit: Edebiyat iyileştirir mi? “Biz Birbirimize Âşıktık” başlık­lı, Nilgün Tutal imzalı ilk yazı, Fransa’da bu yılın Ocak ayında ya­yımlanmasının ardından yedi bas­kı yapan Vanessa Springora’nın Le Consentement (Onay) başlıklı ro­manı hakkında. Roman yazarının 13-15 yaşları arasında ünlü yazar Gabriel Matzneff ile yaşadığı iliş­kiyi konu alıyor. Matzneff eserle­rinde rüşt yaşına erişmemiş kız ve erkek çocukları ile cinsel ilişkileri­ni anlatan ve bununla ünlü olmuş, devlet sanatçısı sayılan ve kendi­sine bu nedenle kültür bakanlığı­nın aylık maaş bağladığı bir yazar. Springora romanında Fransa’nın 1968 Devrimi etkisi altında biçim­lenen “sanat ahlaktan üstündür” anlayışıyla “mübah” gördüğü ço­cuğa yönelik cinsel istismar olgu­su hakkında kendi özyaşamında benzer bir olayın açtığı yarayı an­latıyor. Roman Fransa’da Matzneff ve benzer sanatçıların bu tür yasay­la düzenlenmiş suç işleme durum­larında yasanın ötesinde sayılıp sa­yılamayacağına dair bir tartışma başlattı. Tutal, Springora’nın edebi yolla sözünü söyleyerek kişisel ve toplumsal iyileşme yolunu seçme­sini ele alıyor.

Dosyanın “Yazı İyileşti­rir mi?” başlıklı, Fidan Terzi­oğlu imzalı ikinci yazısı, yazı­nın iyileştiriciliğine dokunmak istiyor. İnsan yazıya neden sarılır? Bu ilişki nasıl kurulur, nasıl güçle­nir, nasıl yollardan geçer? Kim ya­zıyor, kimin için, ne için yazıyor? Kendi kitabını okumak ne demek­tir? Soruların içinden yeni soru­ların açıldığı bu yazıda Terzioğlu, Hamlet’i, yazarını ve okurunu iyi­leştiren, böylece başka yazılara açı­lıp büyüyen bir metin olarak se­lamlıyor.

“Uykusuzluk Nasıl Edebiyat Olur?” başlıklı üçüncü yazıda Pe­lin Kıvrak uykusuzluğun çağdaş dünya edebiyatında çoğunlukla insanlığın geleceğini tehlikeye so­kan bir hastalık ya da bireyin iyi­leştirmesi gereken bir sıkıntı olarak temsil edilse de yaratıcı zihinlerin uykusuzlukla ilişkilerinin kendile­rine özgü oluşunu tartışıyor. “Uy­kuya ihtiyaç duyan insan/işçi” ve “uyuyamayan entelektüel” arasın­daki farkı bulandıran ve psikolo­jiden siyasete pek çok disiplini bir araya getiren edebî temsillerden bi­ri çağdaş edebiyatın uyuyamayan kadın figürüdür. Pelin Kıvrak yazı­sında uykusuzluğun temsilini ede­bi tarihsel bir mercekten ve kadın karakterler üzerinden inceliyor.

Dosyamızda edebiyatın top­lumsal ve politik sağaltıcı işlevini ele alan iki yazı var. “Tanımadan Tanınmaya, Felaketten Anlatı­ya Dilin Şifası” başlıklı ilk yazıda Mehmet Özkan Şüküran pek çok farklı noktaya uğrayarak edebî ola­nın sağaltıcı gücünü vurguluyor. Edebiyatın temel olarak ayna işlevi gördüğü kabulünü tartışan yazıda, kişinin kurmaca metin aracılığıyla kendini tanımasının, kendini baş­ka bir ışık altında görebilmesinin neye tekabül ettiği ele alınıyor. Ya­zı dilin bir şifasının olduğunu söy­leyerek tartışmayı felaket anlatısına kadar götürüyor.

“Dünya Kuran, İyileştirici Ede­biyat” başlıklı diğer yazı ise Yaşar Kemal’in eserleri üzerine çalışma­larıyla tanınan Erol Köroğlu’na ait. Köroğlu yazısında “edebiyat eleşti­rir mi?” sorusuna Yaşar Kemal ve Paul Ricoeur’un dilin ve kurmaca­nın gücünü vurgulayan saptama­ları üzerinden bakıyor ve bunlarla bağlantılı olarak Elaine Scarry’nin dilin araç haline gelerek dünyayı kurma düşüncesini tartışıyor. Bu tartışmanın ardından, Yaşar Ke­mal’in Karıncanın Su İçtiği roma­nındaki kimsesiz çocuk sürüleri bölümüne odaklanarak, bu acı ve­rici öykünün edebiyatın dünyayı kurma ve dolayısıyla iyileştirici ol­ma özelliklerinin bir örneğine nasıl dönüştüğünü gösteriyor.

Dosyamızın “Masal Odada ve Yaşamla Ölüm Arasındaki 150 Metrekarelik Alanda Sanat” başlık­lı son yazısında Itır Erhart kendi sanat terapisi deneyimini aktarıyor. 2003-2005 yılları arasında Chica­go’daki Children’s Memorial Hospi­tal’da sanat terapisi gönüllüsü ola­rak çalıştığı günleri ve deneyimleri içten ve samimi bir sesle anımsıyor. “O güne kadar “sanat” ve “tera­pi” kelimelerinin yan yana gelebi­leceğini bile düşünmemiştim,” di­yen Erhart yazısında bu deneyimin kendi üzerindeki dönüştürücü et­kisini okurla paylaşıyor.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl