Ana Sayfa Genel Osman Balcıgil Celile Hanım’ı Kafasına Göre Konuşturuyor

Osman Balcıgil Celile Hanım’ı Kafasına Göre Konuşturuyor

Osman Balcıgil Celile Hanım’ı Kafasına Göre Konuşturuyor

Belgesel romanların meğer ne çok meraklısı varmış? Ben “Ela Gözlü Pars-Celile”ye yeni kavuşabildim, aslında 60’ncı baskıya ulaşmış!.. (Destek Yayınları, Eylül 2016, 416 sayfa)

Güzel, okunumlu bir kitap “Celile”… Çarçabuk bitiveriyor, ancak ben okurken bazı yerlerin altını çizdim ve eski bir alışkanlık olarak yanlış-doğru cetveli gibi bir şeyler çıkardım.

Buyurun okuyun.

* Şair kendisi de; ünlü “Otobiyografi” şiirinde, ”üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim” der ya, bizim belgesel romancı o nedenle Nâzım Hikmet’i 1905’te Halep’e gönderir annesi Celile Hanım’la birlikte.

Bakın nasıl?

On Bir”inci bölüm şöyle başlıyor:

Celile, üzerinde Chemins de Fer Ottomans D’Anatolie yazılı bileti, Haydarpaşa Garı’nın kapısında bekleyen görevliye uzatırken… “

Ardından bir müvezzi çocuktan “İkdam” gazetesi de alan Celile Hanım’la, küçük Nâzım birlikte kompartımanlarına yerleşir, 22 Temmuz 1905’te Halep’e hareket ederler. İki gün iki gecelik yolculuktan sonra da Halep Garı’nda trenden inerler…

Oysa ki Celile Hanım’la, henüz üç yaşındaki oğlu Nâzım, Halep’e bu tarikle (yolla) gitmiş olamazlar! Çünkü o tarihte ne Haydarpaşa Garı yapılıp hizmete girmiştir ne de Berlin-Bağdat demiryolu projesi tamamlanmıştır. Demir yolu rayları daha henüz İzmit’te son bulmaktadır! Haliyle ortada Halep Garı da yoktur.

* Orada, Halep’te kayınpederi şehrin valisi Mehmet Nâzım Paşa ile Celile Hanım ailesi yaşamaktalarken, zaman 1905-1906 yılları, “1910’dan beri kazılmakta olan Karkamış antik kentini” ziyarete giderler, nasıl oluyorsa…

* “Yirmi”nci bölümde; 31 Mart 1909 ayaklanması milâdî takvimle, 13 Nisan 1909 gününe tekabül ettiği halde, 119’ncu sayfa iki kez “12 Mart gecesi” olarak geçmektedir.

* Sayfa 191’deki, Yahya Kemal’in Peyam gazetesindeki köşesinin adı Çamlar Altında Muhasebe değil de Çamlar Altında Musahabe (Sohbet) olmasın sakın!

* “Altmış Yedi”nci bölümde, 340’ncı sayfada Nâzım Hikmet’in eserleri sıralanırken yazılan “Varan 2”nin doğrusu “Varan 3” olmasın!

* “Yetmiş”inci bölümdeki karışıklığa gelelim şimdi:

Nâzım Hikmet’le ilgili adlî olay 26 Aralık 1936 tarihli gazetelerde yer alır. Nâzım Hikmet’le birlikte gözaltına alınanlardan iki yerde “Şekun” olarak geçen kişinin soyadının doğrusu “Sekun”dur, yani Emin Sekun. (Sayfa: 352)

Yine aynı sayfada “Garcia Lorca’nın İspanya’da kurşuna dizildiğini” aynı günkü gazetede (yani 26 Aralık 1936 tarihli gazete) okumuş olamaz Celile Hanım.

Çünkü Lorca, iç savaşın çıktığı ilk günlerde, 19 Ağustos 1936’da kurşuna dizilmişti Falanjist İspanyol faşistleri tarafından.

*“Yetmiş İki”nci bölümde aynen şöyle yazıyor belgesel romancı:

Ali Fuat Paşa dahil olmak üzere tanıdığı kim varsa araya koyarak oğlunu zindandan çıkartmak için çaba sarf etmiş, netice alamayınca soluğu Bursa Hapishanesi’nde almış, oğluna Ata’ya hitaben bir mektup yazdırmıştı.” (S: 368)

Sonra mektubun metnini veriyor. 95’nci dipnotta da bunun açıklamasını şöyle yapıyor:

Nâzım’ın daktilo ile yazıp eliyle imzaladığı bu mektup Cumhurbaşkanlığı makamınca 18 Ağustos 1938’de kabul edildi ve numaralandırıldı.”

Öncelikle belirtelim ki; Nâzım Hikmet o sırada Bursa Hapishanesi’nde değildi.

Mart 1938’de Harp Okulu Davası’ndan verilen 15 yıl ağır hapsin, Temyizce de onandığından infazı devam ediyordu. Yalnız Nâzım Hikmet, Temmuz 1938 başlarında getirildiği İstanbul’da Marmara Denizi’nde seyir halinde olan Erkin gemisinde bir kamarada tutuklu bulunuyordu.

10 Ağustos 1938 günü gemide Donanma Davası’nın duruşması başlıyordu.

Atatürk’e Mektubu da o günlerden birinde el yazısıyla yazıp, davanın Savcı Yardımcılarından Haluk Şehsuvaroğlu aracılığıyla Atatürk’e ulaştırılması için Dolmabahçe Sarayı’na gönderiyordu.

*“Yetmiş Üç”ncü bölümde yazıldığı gibi; 10 Kasım (1938) gününün kötü haberini Celile Hanım İstanbul Kadıköy’deki evinde almış olabilir, ancak Nâzım Hikmet Bursa Cezaevi’nde almış olamaz.

Çünkü Nâzım Hikmet 10 Kasım 1938 günü, İstanbul Sultanahmet Cezaevi’nde, 29 Ağustos 1938 günü Donanma Kor. Askeri Mahkemesi tarafından verilen 20 yıllık (Harp Okulu’ndaki 15 yılla birleştirilerek infazı 28 yıl 4 aya indirilen) cezanın temyiz aşamasını bekliyordu. Bursa Cezaevi’ne ta 5 Aralık 1940 tarihinde gidecekti.

Ela Gözlü Pars-Celile” kısa kısa tam 84 bölümden oluşuyor.

Bölümler o kadar kısa tutulmasaydı da, metin, o her bölüm sonrasındaki yarım sayfalara yedirilseydi, hacimden 80-100 sayfa kadar tasarruf edilerek daha ekonomik bir kitap basılamaz mıydı?..

 

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl