Ana Sayfa Art-izan Yüzeydeki Umut ya da Yırtık Hava

Yüzeydeki Umut ya da Yırtık Hava

Yüzeydeki Umut ya da Yırtık Hava

Resimde modernliği önemli ölçüde doğaçlama duygusunun gelişmesi olarak da görmek mümkün mü? Uçu açıklık, belirsizlik, erime, formsuzluk, hız ve zamansallık. Doğaçlama öncelikle özgürlük duygusunu pekiştirir ve sınırsızlığa bir davet içerir. Çağdaş sanatın diğer önemli yönü ise, doğaçlamaya eşlik eden bir katılım yani “çoklu bakışı” talep etmesidir.  Bu doğaçlama ve eskiz eğilimi olgunlaşmasaydı yirminci yüzyılın en yeni yüzlerinden biri olan caz da mümkün olmazdı sanırım.

Hegelci bir dil kullanırsam, insanlık (Tin) özgürlüğe yazgılı olmasını önemli ölçüde doğaçlama duygusuyla da dile getiriyor. Üretilen teknoloji de her ne kadar iktidarlar tarafından yönetilse de, web arayüzü gibi bunu teşvik eden potansiyellere sahip.

Sümer Erek’in BBprojecTT’te açılan “Yırtık Hava” sergisi de izleyiciyi doğaçlamaya sevk ediyor. Sanat hayatını Londra ve Kıbrıs’ta sürdüren sanatçının ülkemizdeki ilk kişisel sergisi. Erek, 2021 yılında ürettiği “Yaşam Sanat ve Ötesi” adlı katılımcı projesi çerçevesinde ürettiği işleriyle yer alıyor sergide. Serginin ismi hem bir şiddet hem de ferahlama ve kaçış tınılarına sahip. Türkçedeki yırtmak fiili aynı zamanda bir “kurtuluş” anlamına da geliyor. Hava yaşamımızın merkezinde duruyor ki suyun da kardeşi aynı zamanda. “Yırtık Hava” hem bir ekolojiyi hem de kayıp, travma, göç gibi coğrafyanın şiddetini de imliyor.

Silüete dönüşmüş yatay kadın figürleri, turkuaz, mavi ve yeşil lekelerin üstünde yüzüyor. Kareye dönüşmeye çalışan tuşeler bunlar. Platon’a göre mükemmel ideaların daireden sonraki en önemli formu. Sınır, mülkiyet, coğrafya ya da umuda açılan pencere… Her ikisi de belki…

Tülsü, titreyen bedenler akıyor gözlerimizin önünde… Akdeniz ve Ege’yi ya da Manş’ı aşmaya çalışan direngen bedenler.  Sadece bedenler değil yüzmeye çalışan. Karelerden sökün eden dağ ve tepeler de görüyoruz. Ufukta beliren ve yeni bir umudu muştulayan yükselti.

Erek’in yüzen bedenleri bana 2009 tarihli “Welcome” filmini düşündürüyor. Bilal, 17 yaşında Irak’lı bir gençtir. Ülkesinden göç ederek Fransa’ya gelir ve buradan da İngiltere’ye geçmek amacındadır. Çünkü orada tanıdığı bir kız onu beklemektedir. Fakat yasal yollarla geçiş yapamayacağını anlayan Bilal, Manş denizini yüzerek geçmek için yüzme öğrenecektir. Philippe Lioret’in yönettiği bu etkileyici göç ve mülteci filminde Iraklı gence Fransız bir yüzme hocası yardım eder. Göçmenlere hiç de konuk sever davranmayan komşularını ve vatandaşlarını da karşısına alır bu güzel insan.  Filme adını da veren en arıcı sahne ise. Yüzme hocasına konuk severlik gösterdiği göçmenler dolayısıyla tehdit dolu laflar eden komşusunun kapısının önündeki  “Welcome” yazılı paspastır. Hoş geldin herkes için değildir biliriz. İki yüzlü bir ahlakı çarpar yüzümüze yönetmen.

Rengarenk kareler, lekeler, ucu eriyen sınırlar ve silüete dönmüş yatay bedenler. Coğrafya kader değildir. Aşılabilir elbette…

 

Sümer Erek’in “Yırtık Hava” sergisi 12 Aralık 2023 tarihine kadar BBprojecTT’te izlenebilir.

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl