Ana Sayfa Manşet

Kategori: Manşet

Yazı
Johan Sibelius: ‘Sessizlik Senfonisi’nin olağanüstü bestecisi

Johan Sibelius: ‘Sessizlik Senfonisi’nin olağanüstü bestecisi

Sibelius’un, Kullervo’ya dönüşecek bir “Fin” senfonik formu hayal etmeye karar vermesi, Bethoven’in dokuzuncu senfonisini dinledikten sonra somutluk kazandı. Efsanevi besteci, bu dinletiden sonra, Finlandiya’yı güneyden kuzeye derinden soluyan bir senfoni üzerinde çalışmaya karar verdi. Sibelius bu dinletinin etkisi altında, karısı Aino’ya: “Eminim, kadim ve otantik Fince şarkılarımızın keyfini çıkarmaya başlayacağımız zamanlar, çok uzak değil bir...

Yazı
DİKİŞ TUTMAYAN BİR FESTİVAL: ALTIN PORTAKAL!

DİKİŞ TUTMAYAN BİR FESTİVAL: ALTIN PORTAKAL!

Türkiye’nin en köklü kültürel organizasyonu anlamına gelen Altın Portakal Film Festivali, dün 58. kez izleyiciyle buluştu. Bir zamanlar Onat Kutlar’ın deyişiyle “halk şenliği” olarak adlandırılan festival, son yıllarda organizatörlerin ve yerel yöneticilerin aldıkları skandal kararlarla işlevini yitirmeye başladı. Gelin hatırlayalım: Sansür ve Sürgün Yılları Genellikle belediye başkanlarının isimleriyle dönemlendirilen Portakal’da köklü değişimler, Menderes Türel’in ikinci...

Yazı
ŞU BALIĞIN DOĞDUĞU SABAH (ÖYKÜ)

ŞU BALIĞIN DOĞDUĞU SABAH (ÖYKÜ)

Uç tel gibi esti Davut. Kollarını kesti Davut. Bütün köye küstü Davut. Uslu Davut’tu. Us denilen iki sese sığmış bu kelimenin anlamıyla yoğrulsa ilkokul kurdelesini göğsüne batıranlara sıfatlanırdı ama yoğrulmadı. Usluydu işte, buydu. Doğruculuğu da tren raylarında kırılmaz kuruşlar gibi yapışkandı. Kokusu, ovanın tamamının bakır-nikel ihtiyacını karşılayabilecek rahatlıktaydı. Doğuştan usluydu işte, besicilerin el arabasıydı, buydu....

Yazı
James Joyce: Ulysses’i Okuyor (1924) | Türkçe Altyazılı

James Joyce: Ulysses’i Okuyor (1924) | Türkçe Altyazılı

1882’de dünyaya gelen James Joyce, kaleme aldığı uzun öykü ve romanlarındaki kullandığı yeni anlatım teknikleriyle dünya edebiyatında yeni bir yol açmayı başarmış nadide yazarlardan biridir. Hiç kuşku yok ki, bu yenilikçi teknikleri yazdıklarını okumayı da epey bir zorlaştırmaktadır, ancak dilin ve anlatımın sınırlarını zorlayan böylesi isimlerin edebiyat tarihi için değeri paha biçilemezdir. Joyce’un en çok...

Yazı
HOLLYWOOD: MUTSUZ İNSANLARIN HİKÂYESİ (1)

HOLLYWOOD: MUTSUZ İNSANLARIN HİKÂYESİ (1)

MANİFESO ABD’de ilk sinema salonu, 1902 yılında açıldı. 1908 yılındaysa bu sayı, 10.000 olmuştu. Talep arttıkça, şablonlar değişmeye başlıyordu. Artık yüksek bütçeli filmler çekilmeye çalışılıyor, film süreleriyse yavaş yavaş uzatılıyordu. Hollywood, gücüne güç katarken filmlerdeki görkemli atmosferleriyle insanlara, masalsı duygular uyandıran ‘yeni dünyalar’ kuruluyordu. Bu yeni dünyalar, kurgusu yapılan sistemin kendisiydi. Dolayısıyla ortaya çıkan dünya...

Yazı
KERTERİZSİZ İSKELE (ŞİİR)

KERTERİZSİZ İSKELE (ŞİİR)

Sürekli azarlanan bir rüzgârgülüne Hayta hayat gülü gülüveriyor Saçlarını taramayı unutmuş bir rüzgâr Yataktan kalktığı gibi çıkıyor sokaklara Unutmayı unutmamış bel büken yokuş Kışını bilmem de, zordur buraların yazı Soluk alması zordur buharlaşırken düşler Yazgıları güvelenen ne kuşlar kaldı ne geceler Uçuk çıkaran uçurumların gördüğü derin rüyalar Alacalı bulacalı yol yorgunu ayrılıklar, kırgınlıklar Batıp giden...

Yazı
ŞİİR VE PSİKOLOJİ

ŞİİR VE PSİKOLOJİ

Bütün zorluklarına rağmen, analitik psikolojinin şiirle olan ilişkisini tartışmak, genel olarak psikoloji ve sanat arasındaki ilişkilerin çok tartışılan sorusu hakkındaki görüşlerimi tanımlamak için hoş bir fırsat veriyor. İki şey karşılaştırılamasa da aralarında şüphesiz bulunan yakın bağlantılar soruşturma çağrısı yapıyor. Bu bağlantılar sanata yönelik uygulamanın psikolojik bir etkinlik olması ve psikolojik açıdan yaklaşılabilmesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır....

Yazı
GEÇİCİ BİR SABAH (ÖYKÜ)

GEÇİCİ BİR SABAH (ÖYKÜ)

“ten… nine… eight… seven… six… five… four… three… two… one… zero… Fire!” Dünyaya boşluktan bakayım diye, yerleştiğim koltuğa, emniyet kemeriyle sıkı sıkıya bağlı bedenimi uzaya taşıyacak olan Amerikan yapımı füze, oturduğum apartmanın çatısına kurulu rampadan ayrılarak, gökyüzüne doğru hızla savruluyor. Yükseldikçe, dünyanın bütün yükünü, aşağıda bırakıyorum sanki. Kuş gibi hafifliyorum. O kadar rahatlıyorum ki, derimi...

Yazı
Uzak geçmişteki düşünme biçimleri  

Uzak geçmişteki düşünme biçimleri  

Bronislaw Malinovski ve Claude Lévi-Strauss arasındaki tartışmanın özünü “ilkel” ve “ilkellik” kavramları oluşturuyordu. Malinovski’nin, “uygar” bir dünyadan bakarak “ilkel” dünya üzerine kurduğu tezleri kıyasıya eleştiren Lévi-Strauss, bu gibi yaklaşımların hem bilimi kısıtladığını hem de araştırılan toplulukları aşağıladığını söyleyip “ilksel” veya “öncel” demeyi uygun bulmuştu.  Lévi-Strauss’un bu demokratik ve hümanist tavrı, kendisinden sonra gelen antropologları etkileyip...