Filozof Jacques Derrida’nın edebiyatın işlevi ile ilgili şöyle bir cümlesi var, “Edebiyat, insana her şeyi her tarzda söyleme izni verir.” Edebiyatta Bilinç Akışı Anlatımı tam da bu işlevi yerine getiriyor. Bilinç akışı anlatımı, bilinen klasik modern edebiyat yazım türlerinin disiplinlerine uymayan ve uymak istemeyen bir yazım tavrıdır. Yazarın kafasından geçenleri kestiremiyoruz, hatta yazarın kendisi bile...
Son Yazılar:
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Yazar: $ s (Gani Türk)
“Vahşi Kent Ormanı”romanı üzerine
“Vahşi Kent Ormanı” romanı biçimselliğiyle, kurgusallığıyla, temalarıyla, metaforlarıyla, psikolojik çözümlemeleriyle, toplumsal yaraları deşme ve çırılçıplak bir şekilde deşifre etme cesaretiyle, törelerin darmadağın ettiği bireylerin savruluş hikâyeleriyle, hayatın ne kadar acımasız olabileceği gerçekliğiyle tam bir edebiyat şölenidir. Dışsal hikâyeler ile içsel hikâyeler iç içedir, bilinç akışı ile iç monolog anlatım teknikleri yan yanadır. Roman, akıcılığı ile...
ADNAN GERGER VE TAVHANE ÇOCUKLARI ÜZERİNE
Roman edebiyatında kendi sesini bulmuş sayılı roman yazarlarımızdandır Adnan GERGER. Romanda özellikle kurgusal/içeriksel/temasal anlamda Gerger’in ayrı bir yeri ve potansiyeli var nezdimde. Gerger, hikâyeleri bozup inşa etmede, hikâyeleri katman katman harmanlamada veya hikâyelerden hikâye yaratmada ustalaşmış bir isimdir, özellikle son iki romanında. Modern edebiyatta sürgit tarzı roman yazmak kolay bir iş değildir, kendimden bilirim. Yazar...
GEREKSİZİN TEKİ
Bir hiçlik, gecenin deminde yalnız yalnız kaynıyordu. An’lar/anılar patlayıp saçılıyordu. Varoluş denilen; aslında yok oluş, geviş getiren zamanın tanrısıydı. Bazı an’lar anlaşılmazdı, katlanılmazdı, kabullenilmezdi, ama yaşanılıyordu, belki de yaşanılmaları gerekiyordu. Yalnızdım, yalnızlıktım, çaresizliktim, ahmaklıktım. Bütün anlar beni vura vura beni kıra kıra öldürüyordu, çürütüyordu, yok ediyordu; çürümüş olan zamandı. Vuran insandı, evrendi. Vurdu, vurdu, vurdu!...
KEKEMEYİM
ihnim kekeme! Gözlerim kekeme! Kulaklarım kekeme! Duygularım kekeme! Bedenim kekeme! Kekemeyim bütün bileşenlerimle… Diyojen, kekeme değildi, sığındığı ve güvendiği bir fıçısı vardı! Kendisi de fıçısı da gerçekti, doğaldı; o yüzden meydan okudu ya İskender’e… Şimdi tam olarak tanıyamadığımız, bilemediğimiz ve çözemediğimiz bir yokluğa/yok oluşa karşı savaşmaya çalışıyoruz… Bu gün, geleneği ve gelenekten beslenme parazitliğimi öldürmeye...
ZAMANSIZ DERGÂH
Gecenin ikisiydi, üç tane ses beni rahatsız ediyordu. Birincisi arada bir duyduğum köpek sesleriydi, ikincisi kendime hazırladığım atıştırmalıkların dişlerimin arasında ezilip dağılırken çıkardıkları seslerdi, üçüncüsü de sessiz sedasız olan ve bizzat benden kaynaklanan iç seslerim! İçten seslerimdi… Yazmaya çalışırken yazdıklarımı sesli olarak tekrarlıyordum. Bitirdiğim her cümleyi sesli olarak tekrar ediyordum, yani beynim kendi sesimi dinliyordu...
Tütün ve Zaman
Sarmaya çalıştığı sigarasına yüzyıllık bir çınar ihtişamında uzak ve derin bakıyordu. Titriyordu elleri, sanki sigarayı saramıyor değildi, sarmak istemiyordu. Kim bilir her iki elinin parmaklarında halaya durmuşçasına yuvarlanıp duran o yarım kapanmış sigara ona neler, ne hatıralar anımsatıyordu. Acılar, hüzünler, içinin derinlerinde el değmemiş hazineler misali hala umutla sahibinin gelmesini bekleyen sevinçler ve yaklaşık...