Ve orada kalmak hep… Ahh Selene! Seni giyecektim üzerime. Sonra da gidecektim. Soğukluklarda dinlenerek sürekli, sakin, “Selene” diyecektim. “Gölgeli yüzünü göstermiyorsun! Sakın yakın olmasın! Ve yapışkan. Karanlığa… Hem gölgelerini göremeyecek olanlar nereden bilsin, yapıştırdığını yüzünü karanlığa!.. Ah Selene! Sirenlerin eşliğinde… Pallas’ın büstünde daha önce kim oturdu?” (2) Ah Selene! Poe kovuyor beni izninizle. Çok kurcaladın beni...
Son Yazılar:
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
Resim sanatının sokak çocuğu Rulez Duande Galeri’de
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Kategori: Manşet
kronos (şiir)
uzandım nisanına ağ yırtığında balıkçı sudaki cinayetle ciltlerken bir sevişme risalesini yakamozuna sataştım, külledi paçavramı iğne delirdi. sonsuza dek parmak ucuma batıran hayatı kehanet gibi sun kuytuma. mesela tam yerini bilmiyorum, ama Rilke’de bir kutu yeşilini bulacak şimdi, bir kapak onu gözüne kestirecek, tam bilmiyorum, ama kaçıncı kez o metruk dilin hiç susmayan yağmurunda Lorca’dan...
ERKEN MODERN DÖNEMDE BİREYİN YÜKSELİŞİ (1450-1789)
“Yeni felsefe muğlak kıldı her şeyi Öğelerden ateş büsbütün sönüp gitti Güneşle birlikte dünya da yitirildi; ve artık hiç kimse Söyleyemiyor bize nerde arayacağız dünyayı (…) Parçalar halinde her şey, tekmil tutarlılık yitip gitti. Adil ölçü kalmadı, hiçbir şey tutmuyor birbirini.” John Donne, 1611. “…Eğer insan veya düşünen ve gözlemleyen varlık yeryüzünden kovulursa, bu etkileyici...
İÇİNDE (ŞİİR)
hayatın içinde at var, delice koşmak isteyen bir kısrak oysa kementler uçuşuyor üstümde ayıplar, günahlar boynumda tuzak, dilimde gem, kalbimde gam namlusu bana doğrulan bir silah var hayatın içinde ah! zehirli sarmaşıkta aşk var, hevesimin eli ayağı çıplak üzüm gibi topluyor masalı bağından umudu çürütür mü bu erken hasat saçımda yaz, dalımda kuş avcıdan bana...
senhiçSİZoldunmu (şiir)
aklına geldikçe bu duvardaki resme bakarak ve nüktedân ve bir acâib-ül mahlûkat ve bir ara nağme peşrev anlayanlarçün ne nadide eserlerdir bunlar KIYMET siz allâme-î CİHÂN ol-san uzun bir aradan gayri tabii peşrevi GEÇ ve akabinde YOLDA cihân OLL _____ ERKAN KARAKİRAZ’IN YORUMU Jale İris Gökçe, senhiçSİZoldunmu başlığını verdiği şiirinde, eski söyleyişlerle yeni olanaklar inşa...
vay ateşten o topukların hâline (şii)
Ateş Alpar’ın “Arzularımdan Koru Beni”fotoğraf serisinden referansla bilgi zenginliğinin gürültüye dönüştüğü bu sınırda bir topuk en çok nedir ki ten ve hafıza fobik nesneye dönüştürülen aklı aşma yeteneği her türlü ötekilik topuktan bakar dünyaya vay ateşten o topukların hâline ki Onlar’dır cehennemin kalbi tavus kuşunun kuyruğundakiler gibi gözleri vardır...
ÖYKÜYLE SALDIRMAZLIK PAKTI YAPTIK ŞUBATTA
ABULİK Pişmanlıksız, ahsız, nikâhsız gacılarla Uyluk uyluğa uyurduk vagonunda gecenin Albız tinli Ece’nin başlattığı orjiden Zifaf zakkum savrulur, carcura düşer ergen Az zozik taşımadı Sireka’nın makası Yakası açılmadık beş fıkrayla peronda Ekleziastik binip deistle istasyonda Mistikleri erotik yapan o tansiyonda Kondüktör şakasıydı kıvıl çekmek şalterden AKRABA ZİYARETLERİ AKREP ETMEZ BELKIS’IN Hiç susmadan konuşan kıvırcık, deli...
Gülmekten Öldük Vallahi…
Kabahat Annibale Caracci’nn değil ki! On altıncı yüzyılın İtalyan Rönesansı ressamları başında gelen Caracci’nin tablolarına davet ettikleri oraya gelip gülmek bize yakışmaz diyerek somurtursa, kendilerini yüzyıllar boyu seyredeceklerin içini karartmaya vazifeli olduktan sonra, ressamı ne yapsın! Caracci’nin tablolarına bak, sabahleyin ayna başında zar zor edindiğin o azıcık âzametin de yıkılsın gitsin. Caracci kahkahanın ressamı olamadı,...
VAR GİT ÖLÜM…
Her ölüm ile farklı duygular yaşıyorum, bu duygularımın analizini yapmak alışkanlık haline geldi. Bazen en beklenmedik bir anda gelen ölüm haberine verdiğim tepkiyi anımsamaya çalışırım, acaba o andaki duygularım üzüntü müdür, yoksa aynı durumun başıma geleceğini düşünmekten duyduğum korku mudur? Ölüm korkusu ile üzüntüyü karıştırıyor olabilir miyim? Ne olduğuna bir türlü karar veremiyorum. Hiç ağlamadığım ölümler...
2000’li YILLAR ŞAİRİNİ ANLAMAK GİZDEŞ YAŞANTIYI ANLAMAKTAN GEÇER
Allen Ginsberg, üç çeşit ‘dil’ olduğunu söyler. Şaire göre eleştirmenin ‘dil’i, her zaman okurun ‘dil’ini yönlendirir ve dışlar. Bu, aynı zamanda kendisini bir sanatçı olarak gören şairin yapıtına müdahaleyi kabullenemeyişidir ki, şairin kendisini sanatçı olarak görüşü de ideolojisinin bir sonucudur. Şairin habitusunu dolayısıyla ethosu etkileyen faktör, şairin dünya şairliği ile olan ilişkisidir. Habitus ile ethos...