İnsanoğlunun renk olgusuna ilgi duyması tarih öncesi topluluklara dayanmaktadır. Plastik sanatlarda boyanın görsel etkisi renk olarak ifade edilmiştir. Işığın nesnenin üzerine düşmesi ile, nesne görünür duruma gelmekte ve görünen şekiller, biçimi ve rengi ile algılanmaktadır. Bir formun, üzerine düşen ışık demetlerine karşı göstermiş olduğu reaksiyon, renktir. Plastik formu renk olmadan görsel bakımdan algılamamız mümkün değildir....
Son Yazılar:
György Lukács’ta Devrimci Öznelliğin Marksizmi
Korku komedisi “The Menu” gurmece züppeliği irdeliyor
DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINIYLA AİLE
An Olarak Sahne, Hafıza Olarak Sinema: İki Aracın Ayrışan Estetiği
Masalların ve rüyaların yönetmeni: Leos Carax
VEYSEL BATMAZ YOUTUBE KANALINDA ARİF DİRLİK’İ ANLATIYOR…
Kum Saatleri (Öykü)
ŞİİRDEN TABLOYA YANSIYAN “SİS”Lİ BİR BAKIŞ
İsla-Rokoko: Bir Çöküş Estetiği
Paul Tillich: Kategorilerin Ötesinde Bir Adam
Sineklerin Tanrısı: Güç Mücadelesinin ve Medeniyetin Kırılganlığının Alegorisi
Peki Amerika’daki Madun Konuşabilir mi? Kurtlarla Dans Filmi Üzerine Notlar
DÜNYA İŞÇİLERİNİN GENERALİ FRİEDRİCH ENGELS
Hepimiz o yırtıktan düşüverdik Yeraltı’na!
Abbas Kairostami: İslam Cumhuriyeti’nin Caudine Çatalları Altında Bir Kaleydoskop
Bir Parasız Yatılının Kuşatması
ARTANKARA 2024 ULUSLARASI ÇAĞDAŞ SANAT FUARI: BİR ELEŞTİRİ
Dil ve Kültürün Ayrılmazlığı: Speak No Evil
Bir “Yabancı”nın Sosyal İntiharı
Kategori: Manşet
Tahayyül, Hipergerçeklik ve Solun Sürekli Ertelenen Sezon Finali
Ufuk Kazası Ütopya romanı yazılışından 6o5. Yıl ve Dada hareketinin başlangıcından bu güne 105 sene geçmiş, büyük ve şanlı Sovyet Devriminin ise 105’inci sene-i devriyesinde yeni bir ortaçağın tam orta göbeğindeyiz- nefes alamaz halde. Son 20 yılı bezeyen küresel ekonomik krizler, tek adam yönetimleri, yok denecek kadar tırpanlanmış sosyal haklar ve artık hükmü olmayan koskoca...
UĞULTU (ÖYKÜ)
Z.A. hayatını kara deliklere adadığı günden beri bahçesinden gelmesini umut ettiği o sesi bekliyordu. Günün birinde bahçesinde gitgide büyüyen o kara deliklerden bir ses gelecek ve tıpkı deniz kıyısı kumsallarda bir zamanlar kendi deliğini en dip arzuyla açarken, gevşetirken, dünya dünya olmaktan çıkar ve bütün genişliğiyle içine dolarken duyduğu o sesi duyacaktı. Bıyıklı adam evde...
Biber Reçeli Tadında Birkaç Söz
Masaya bir bardak şalgam suyu gelecek olsa, muhatabımız garson hemen soracaktır: “Efendim, acılı mı olsun acısız mı?” Acısız seçenler demek ki acıdan zevk almamaktadırlar, belki tatlıyı daha çok sevmektedirler… Güzel…Kendileri fazla dırdırdan kurtuldular, acılı seçenlerinse vay hâline! Teşbihte hata olmaz… Acıdan ve tatlıdan zevk almak yemekten daha fazlasına, üzüntü, hüzün veya mutluluktan keyif almaya benzer....
Türkiye kültüründe vasat neden hâkim- Açıklıyoruz!
Flash! Flash! Flash! – bölüm 1- (Müze Gazhane, Arter, OMM ve Kasa Galeriye saygıyla) Türkiye; yazarlarına kötü yazma, müzisyenine kötü müzik yapma, sanatçısına kötü imge kurma hakkı tanıyan belki de dünya da tek ülkedir. Peki, bu nasıl oluyor, nasıl böyle güdük kalıyor dil, nasıl bağlanıyor zihin, bu kadar yaratıcı genç nüfus varken, teknoloji gelişmişken, sosyal...
Fazla Güzel Yazmak Meselesi
Bir kişinin güzel konuştuğunu söylediğinizde, bunu neye dayandırırsınız? Verdiği bilgilerin sağlamlığına, onları yaratıcı biçimde ilişkilendirerek tutarlı düşünce geliştirmesine, hikâye anlatıyorsa atmosferini hissettirerek sizin hayatınızla da ilgili bir tema işlemesine mi? Yoksa sözcükleri telaffuz edişine, ses tonunu kontrollü kullanmasına, duraksamadan akıcı biçimde cümleleri peş peşe sırlamasına mı? Nasıl anlattığını dikkate alarak mı güzel dersiniz konuşanın sözlerine,...
Argun Okumuşoğlu’nun “Bozulmuş Şifreler”i
Nesneler insanın dışındadır, onlar her yerde insan tarafından keşfedilmeyi ve anlamlandırılmayı bekler. Doğaya ait nesneler vardır; bunların tümü evrenin birer aslî parçacığı olduğundan, kendi hakikatlerini içlerinde barındırırlar. Öyleyse o doğa nesneleri bir yandan duyulara, öte yandan da hakikati düşünebilecek bir akla gereksinim duyar. Örneğin Yunan kültürüne ait mitolojiler, insanın doğrudan doğa nesneleriyle ile baş başa...
Anneliğin «yıkıcı cazibesi» üzerine
Öncelikle bu yazının kasten kışkırtıcı ve farkındalık uyandırıcı emellerle yazıldığını belirtmeliyim. Dünyaya çocuk getirmenin kötü, hatta bir suç eylemi olduğu kanısındayım. Çocuk yapmanın, insandaki kodlanmadan biri olan « barbarlığın » devam etmesine devasa bir katkı sunduğunu düşünüyorum. İnsanın insana ve diğer canlılara yaptığı kötü muamele, işkence ve imhanın, adına tarih denilen, bu kesintisiz dizisi yukardaki savımı destekliyor....
MUSTAFA BALBAY’IN YAVUZ ÖZKAN HAKKINDA BİLMEDİKLERİ
“Artık siz bir oturun bakalım, şimdi biz size bir şeyler anlatacağız.” Miguel Ángel Asturias [Nobel Ödüllü Guatemalalı yazarın, Fransız meslektaşlarına söylediği söz.] Miguel Ángel Asturias’tan yukarıda kullandığım bu epigrafı, birazdan okuyacağınız yazının sadece duygusal alanını açıkladığı için kullanmadım. Onun için biraz kestirme bir yoldan gideceğim. Çünkü yazarın kitabının üslubu da öyle; kestirmeden gitmek. O...
Felsefesiz Hayatın Sefaleti
Felsefesiz hayat olmaz; olsa bile boş ve yavan olur. Televizyonlara baktığımızda bir türlü tamamına erdirilemeyen tartışmalar görürüz… Bunlara tartışma denirse… Felsefenin eksikliği hepsinde hissediliyor. Felsefel bakış bir kere eleştirelliği getirir. Felsefenin girdiği her yerde başka açılardan bakmak vardır. Tartışmaların bitmemesi hep aynı konuların aynı açılardan ele alınmasından ileri gelir gerçekte… Eğitim sistemimize bakıyoruz: Olabildiğince az...